Bebek Gibi Bir Yüz İçin

İşte size bebek gibi bir yüze sahip olmanın yolları. Evde kolayca bulabileceğiniz malzemelerle hazırlayabileceğiniz bu karışımları deneyerek farkı görebilirsiniz.

Yüz için nemlendirici maske: Malzemeler Yumurta sarısı + süt Hazırlanışı: Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü karıştırın. Bu karışımı yüzünüze yayın, üzerini ince bir bezle örterek on beş dakika bekleyin. Ardından kağıt mendille silerek temizleyin. Daha sonra sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın. Ne işe yarıyor: Kuru ve nemsiz bir cildiniz varsa bu maske sizin için birebir. İçinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak. Ne zaman kullanmalı: Bu maskeyi haftada bir kez uygulamak yeterli.

Siyah noktaların sonu geliyor: Malzemeler: Limon suyu + yoğurt Hazırlanışı: Bir kase yoğurda bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı, gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın ve 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın. Ne işe yarıyor: Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler. Ne zaman kullanmalı: Bu maske haftada bir kez uygulanabilir.

Sivilceler için karnıbahar :Malzemeler: Karnıbahar + Zeytinyağı Hazırlanışı: Sekiz adet karnıbahar yaprağını iki kaşık zeytinyağı ile beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak şekilde yüzünüze yayın, on dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin. Ne işe yarıyor: Karnıbahar yapraklarının temizleyici fonksiyonu vardır. Ne zaman kullanılmalı: Haftada bir ya da iki kez.

Kırışıklara karşı maske :Malzemeler: Kaymak + Elma Hazırlanışı: Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve üç kaşık kaymağı mikserle bir kaç dakika karıştırmanız yeterli. Karışımı cildinize yaydıktan sonra temiz bir bezle yüzünüzü kapatın. Yaklaşık on dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık suyla temizleyin. Ne işe yarıyor: Kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde elastikiyet kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elma ise cildin diri kalması için önemli etken. Ne zaman kullanmalı: Haftada bir kez

Yağlı ciltler için:Malzemeler: Bal + süt + limon suyu Hazırlanışı: Bir fincan içinde bir kaşık balı, bir kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak miktarda sütü karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yayın ve hafifçe kuruyana kadar bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger yardımıyla silerek temizleyin. Ne işe yarıyor: Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif maddelerin daha iyi emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı sonucu oluşabilecek sivilceleri önler. Ne zaman kullanılmalı: İhtiyaca göre 10 - 15 günde bir tekrarlayabilirsiniz.

Cilt Maskesi

Cilt, 30’lu yaşlara yaklaştıkça daha yoğun bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Bu bakımı da ona cildin yapısına ve ihtiyaçlarına göre seçilmiş "maskeler" verebilir. Gençlik, kolajen ya da kil, acaba sizin maskeniz hangisi?Cildiniz solgun mu görünüyor? Ya da kullandığınız ürünlerin çok etkili olmadığını mı düşünüyorsunuz? Bir de ince çizgiler var tabii. Ciltteki tüm bu sorunlardan kurtulmanın yolu, derin ve etkili bir temizlikten geçiyor. Vücudumuzu her türlü dış etkenlerden koruyan cildimiz için uzmanlar, onun ihtiyaçlarını karşılayan maskeler öneriyor. Cildin ihtiyaçlarına göre seçilen maskeler, haftada bir veya iki kez cildin durumuna göre uygulanıyor.

Ancak maske uygulamadan önce iki soruyu cevaplamanız gerekiyor:
1- Hangi cilt tipine sahipsiniz?
2- Cildinizin ihtiyaçlarını biliyor musunuz?

Eğer bu sorulara net cevaplar veremiyorsanız, cilt bakımında ilk adımı doğru atmak ve uygulamanın sonucundan memnun kalmak için öncelikle bir uzmana danışın. Sonrasında, cildinizin ihtiyacı olan bakım ürünlerinden edinmelisiniz. 20’li yaşların başlarında, sadece nemlendiren bir ürünle hayat bulan cilt, 30’lu yaşlara yaklaştıkça daha yoğun bir bakıma ihtiyaç duymaya başlıyor. İşte bu noktada yardımınıza koşan maskeler, etkili bileşenleriyle cilt yüzeyinde kısa sürede gözle görülür sonuçlar yaratabiliyor.

"Kolajen" maskeleri: Maskeleri, uzmanların yardımıyla cilt tipine ve ihtiyaçlarına göre seçmenin ve uygulamanın dışında, evde de hazırlayabilirsiniz. Bitkilerle hazırlanan maskeler, cildi temizleme ve rahatlatma özelliğine sahiptirler. Kil, derin temizlikte oldukça başarılı bir madde. Bal ise yaşlı ve yorgun ciltleri canlandırıyor. Kısacası, cildin bakım kalkanları maskeler, evde veya güzellik merkezlerinde sıkça kullanılıyor. Merkezlerde uygulanan yoğun maskeler, etkili bileşenleriyle profesyonel bakımın önemli bir parçası. Ecz. Gülnur Araman enstitülerde uygulanan maske bakımları hakkında şunları söylüyor: ‘Enstitüde uygulanan cilt bakımları yaklaşık 60-90 dakika sürüyor. 30 dakikasını maske uygulamaları için ayırıyoruz. Biz, merkezimizde derin temizlik yapan, nemlendiren ve yatıştırıcı maskeler kullanıyoruz. Son yıllarda sıkça başvurduğumuz özel uygulamalardan biri de cildin elastikiyet kaybına karşı kullanılan ‘kolajen’ maskeleri. Yaşlanma etkilerine savaş açan ‘kolajen’ bakımı, özellikle de orta yaşın üzerindeki kadınlarda daha yoğun uygulanıyor. Enstitülerde yapılan maske uygulamalarını evdekilerden ayıran en önemli fark ise öncesinde ve sonrasında bazı kozmetik ve profesyonel cihazlar yardımıyla desteklenmesi.

Sizin maskeniz hangisi?M&G İstanbul Dermatoloji Enstitüsü’nden Ecz. Gülnur Araman, ‘Maskeler cildin ihtiyacına göre seçilmeli’ diyor;

Temizlik maskeleri: Ciltte 10 dakika kalıyor ve kolay temizleniyor.

Derin temizlik maskeleri: 10-15 dakika uygulanıyor. Peeling öncesi kullanılıyor.

Nem maskeleri: Ciltte 15-20 dakika kalıyor. Peeling etkisiyle aktif hale gelen cilt bu maskelerle rahatlıyor.

Gençlik maskeleri: Yaşlı ve yorgun ciltlere sıkılaştırıcı ve elastikiyet kazandıran maskeler en etkililerden biri.

Kalıcı bronzluk Avon’dan Avon, bu yaz gelmeden bronzlaşmak isteyenler için bir alternatif sunuyor : ‘beBronze Self Tanning.’ Güneş olmadan da kalıcı ve kusursuz bir bronzluk mümkün.

Gün için üç renk HR sezon makyajını yıldız ürünü Painter palette, 3 ana renk olan kırmızı, mavi ve sarı ile sunuyor. Gün içinde bulunacağınız ortama göre istediğiniz tonlarda farklı sonuçlar yaratabilirsiniz. İster ışıltılı bir makyajla parlarsınız, ister sofistike olursunuz

Cilt Temizliğinin Püf Noktaları

İyi bir yüz temizliği, ciltteki yağın kirlenen kısmını ve fazlasını arındırmalı ancak tümünü silip süpürmemelidir.Bütün bir yıl yaz mevsimini bekliyoruz. Ama hepsi iki aydan ibaret ve hemen geçip gidiyor. Eylül ayını yarıladık bile! Havada tatlı bir serinlik ve rüzgar hakim. Yağmur ise yağdı yağacak. Sonbahar evimize ve kendimize döndüğümüz bir mevsim. Zaten sıcaktan kaçmaya çabaladığımız hareketli bir dönemden sonra, biraz dinginliğe ve bakıma ihtiyacımız var. Şimdi sağlık sorunlarımızla ilgilenmenin, yavaş yavaş cildimizi ve yıpranan saçlarımızı toparlamanın zamanı geldi. Güneşin pırıltısı biraz daha azalınca derin bakımlara geçebiliriz.

CİLDİNİZİ TEMİZLEYİN
Eylül başı temizlik dönemidir. Bir seyahatten sonra eve döndüğünüzde ne yaparsınız? Önce evinizi toparlar ardından valizlerinizi boşaltıp son olarak da çamaşırlarınızı yıkarsınız. Bunlar, cildimiz için de geçerlidir. Cilt bakımında ilk adım, günlük temizliktir. Her sabah ve her akşam olmak üzere, günde iki defa cildimizi özenle temizlemeli ve tonikle silmeliyiz. Ardından nemlendiricimizi sürebiliriz. Birçok insan makyaj yapmayı ihmal etmez ancak cilt temizliğine gereken özeni göstermez. Oysa makyaj yapılsa da yapılmasa da, yüzünüzün düzenli olarak günlük birikimlerden arındırılması gerekiyor.

KURU CİLTLERE KREM
Yağlı ciltlerde jeller ve losyonlar, kuru ciltlerde kremler tercih edilir. Bu tip ürünlere, genel olarak "temizleme sütü" adı verilir. Bu tip temizleyiciler, özellikle kıl köklerinde bulunan sertleşmiş sebumun (cildin yağ salgısı) ve sebuma bulaşmış olan kir ve makyaj artıklarının temizlenmesinde çok etkilidir. Bu açıdan derin bir temizlik sağlarlar. Temizleme kremlerinde daha fazla yağ (%40-50) losyonlarda ise daha az yağ (%10-25) bulunur. Yağlar, ciltteki yağı (sebum, yağ ve makyaj artıkları), su ise suda eriyebilen maddeleri çözer. Kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler ise tonikli pamukla silinerek temizlenir. Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.

MİKROFİBER KUMAŞLAR
Cilt temizliği veya hafif peeling için özel olarak imal edilen mikrofiber kumaşlar ve eldivenler oldukça etkili bir şekilde temizliği tamamlarlar. Onları sadece su ile ıslatarak kullanırsanız, daha önce özenle temizlediğiniz yüzünüzden hala kir çıktığını fark edersiniz. İçinde hiçbir kimyasal olmadığı için en hassas ciltlere bile uygulanabilir. Her yerde bulunmuyor ama rastlarsanız hem yüzünüze hem de vücudunuza uygulayabilirsiniz.

TONİK TEMİZLİĞİ ÖNEMLİ
Cildin günlük bakımı yapılırken ikinci adım, kalan son artıkları arındıran ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Temizleme kremleri ve losyonlar, sabunlar ve jeller ciltteki yağı ve suda eriyebilen maddeleri çözdükten sonra, kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler tonikle silinerek temizlenir. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler de kullanılır. Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin. Sade gül suyu ve maden sodası gayet iyi toniklerdir.

GÖZENEKLERİ TEMİZLEYİN
Gözeneklerin sıkışması aslında hatalı bir ifadedir. Çünkü gözeneklerin kas yapısı yoktur. Bu nedenle de açılıp kapanması veya sıkışıp gevşemesi söz konusu değildir. Ancak biriken kirler ciltteki gözenekleri tıkayarak zorlar ve genişlemesine yol açar. Tonikler bunları temizlediği için gözenekler tekrar normal boyutlarına dönerler. Tonikler düzenli olarak kullanıldığında gözeneklerin açılmasına pek fırsat kalmaz. Öte yandan, toniklerin içinde bulunan maddeler cildi biraz tahriş ettiği için dokular hafifçe şişer. Bu tepki gözenekleri geçici bir süre için sıkıştırır. Tabii bu yapısal bir değişiklik değildir, kısa süreli bir toparlanmadır.

Kırışıklılık-Leke-Şekil Bozukluğu ve Sivilce İzleri

Ciltte yaşlanmaya, sivilcelere, yaralanmalara ve güneş ışınlarının olumsuz etkilerine bağlı olarak ortaya çıkan kırışıklık, leke, şekil bozukluğu gibi estetik kusurların düzeltilmesi için kullanılan soft yöntemler büyük ilgi görüyor. Acı çekmeden, normal yaşamı etkilemeden uygulanır olması soft yöntemlere üstünlük sağlıyor. Kişinin estetik sorununun niteliğine ve beklentilerine göre muayeneden sonra hangi yöntemin kullanılacağına karar veriliyor.

Dolgu maddeleri enjeksiyonu
Dolgu maddelerin cilt içine enjekte edilmesiyle, kırışıklık bölgesinde hacim yaratılarak kırışıklık çizgileri düzeltiliyor. Dolgu maddeleri, yüzdeki yaşlılık çizgileri, yaralanmalarla oluşan çizgiler, yüzdeki şekil bozuklukları, kişinin derin sivilce izleri gibi sorunlarda tercih ediliyor. Ayrıca kişinin dudak kalınlaştırma, dudak şekillendirme gibi estetik değişiklik taleplerinde de bu yöntemler rahatlıkla uygulanabiliyor.
Dolgu yapılmasında kullanılan birçok madde bulunmaktadır. Bunlar sıvı parafin, sıvı silikon (ülkemizde kullanımı yasal değil) kolajen, hyalüronik asit, otolog yağ, otolog kolajen gibi maddelerdir. Kliniğimizde uygulanan dolgu maddesi, stabilize edilmiş hyalüronik asittir. Tamamen organizmaya uyumlu ve organizma tarafından eritilebilen doğal bir maddedir. Fonksiyonu, vücudun kendi hyalüronik asidinin tüketildiği yere hacim eklemektir.

Kalıcılığı ne kadar?
Dolgu maddeleri enjeksiyonun kalıcılık süresi 5 -12 ay arasında değişiyor. Metabolizmanın, hyalüronik asidi su ve karbonhidrata dönüştürmektedir. Büyüme faktörleri ve hormonlar, glikoz ve oksijen gibi önemli besleyici ajanların serbest geçişine olanak verir. Hyalüronik asit jelinin parçaları arasında hücreler dolaşabilir ve sağlıklı bir cilt ortaya çıkar. Test ihtiyacı olmadığından kişi hemen uygulamaya alınabilir, anında tatmin sağlar. Enjeksiyonun hemen sonrasında kişi normal yaşantısını sürdürebilir. Her yaşta uygulanabilir. İstenildiği sıklıkta tekrar edilebilir. Alerji riski yoktur.

BT-A (Botilinum Toksin - A) enjeksiyonu
BT-A, 1980 yılından bu yana tıbbın çeşitli alanlarında başarıyla kullanılıyor. Bazı kişilerin alışkanlık olarak kaşlarını çatmasıyla zamanla o bölgedeki çizgiler belirginleşmekte, bu da hoş olmayan bir yüz ifadesine neden olmaktadır. BT-A enjeksiyonu en sık, alın, iki kaşın arası, göz çevresi, çene ve dudak çevresindeki çizgilere uygulanmaktadır. Bu bölgelerin sinir ileti bozukluğuna ait anormalliklerinde özellikle tercih edilir. BT-A enjeksiyonunun etkisinin kalıcılığı kişiden kişiye değişiklik gösterir. Ortalama 4 -12 ay kalıcı etki elde edilir. Hiçbir sistemik yan etki gözlenmemiştir. Uygulamanın isteğe bağlı tekrarı mümkündür. BT-A enjeksiyonu uzman doktorlar tarafından yapılmadığında, kaş ve göz kapağı düşmesi, göz altı şişmesi gibi geçici yan etkiler görülebilir. BT-A uygulaması öncesi, hekimin, hastanın yüzündeki patalojiyi iyi belirlemesi, uygulayacağı dozu ve yöntemi belirlemesi gerekir.

BT-A enjeksiyonunun diğer kullanım alanları
BT-A enjeksiyonunun diğer kullanım alanları olarak, koltuk altı, el ve ayak gibi bölgelerdeki aşırı terlemeyi azaltmak amacıyla da uygulanabildiğini belirtiliyor. BT-A’nın ter bezlerinin yakınına enjekte edilmesi ile o bölgede, kişiden kişiye değişiklik gösteren biçimde 4 - 12 ay süreyle terlemenin azaltılması sağlanabiliyor.
BT-A enjeksiyonu yapılabilmesi için, kişide, başka hiçbir kas hastalığının bulunmaması ve en az 1 ay öncesinden o kişinin yüzüne, başka herhangi bir uygulama yapılmamış olması gerekiyor.
BT-A enjeksiyonuna bağlı olarak henüz bildirilmiş ciddi ya da kalıcı bir yan etki bulunmaması, bu uygulamanın önemli bir özelliği olarak kabul ediliyor.

Kimyasal peeling nedir?
Cildin zarar görmüş tabakasının değişik kimyasal maddelerin farklı konsantrasyonlarda kullanılarak kaldırılması işlemine peeling adı veriliyor. Kimyasal peeling TCA, rezorsin, laktik asit, sitrik asit, glikolik asit gibi birçok maddeyle yapılabiliyor. Bu yöntemlerden hangisinin hastaya uygulanacağına hekim karar veriyor. Kimyasal peeling, güneş hasarı sonucu oluşmuş ince çizgilerin hafifletilmesi ve kalın çizgilerin inceltilmesi, sivilce tedavisi, sivilce izlerinin hafifletilmesi, cildin yumuşaklığını artırarak, kuru kaba yapısının giderilmesi, parlaklığının artırılması ve ayrıca çeşitli dermatolojik bozukluklarda uzman hekimler tarafından uygulanan bir yöntemdir. Peeling öncesinde hasta-doktor beklentilerini, hastanın ulaşmak istediği iyilik, elde edilebilecek iyileşmenin seviyesi, hastanın tıbbi geçmişi, hastanın daha önce kullandığı ürünler ya da görebileceği tedavileri içeren karşılıklı tartışma, tedavinin başarısı için gereklidir. Hastanın yaşı, cilt tipi, cinsi, vücudunda düzeltme ihtiyacı gördüğü bölgelere göre kimyasal maddenin konsantrasyonu, süresi ve seans sayısı ayarlanır. Ortalama 8-10 seanstır.

Hangi durumlarda uygulanmaz?
Kimyasal peelingin uygulanamayacağı durumlar da bulunuyor. Bu nedenle hekimin, hastanın vücudunda, peeling yapılacak bölgeyi dikkatlice muayene edip karar vermesi büyük önem taşıyor. Aktif herpes enfeksiyonu (uçuk) bulunan, yeni operasyon geçirmiş, radyoterapi gören, cildinde yara izi oluşma ihtimali olan, siğil bulunan kişilerde kullanımı uygun değil. Ayrıca son bir ayda krioterapi (soğuk tedavisi) uygulanması ve bazı ilaçların kullanımı da kimyasal peeling uygulamasının yapılmaması gereken durumlar arasında yer alıyor. Kimyasal peeling uygulandıktan sonra o bölge güneşe maruz bırakılmamalı, ayrıca tahriş yapabilecek her türlü etkiden korunmalıdır.

Krioterapi -Soğuk tedavisi
Krioterapide, kaynama derecesi çok düşük bazı gazlar uygulanarak vücudun bir bölgesi istenilen soğutulma derecesine getiriliyor. Bu sayede güneş etkisiyle oluşan kahverengi yaşlılık lekeleri, et benleri, siğiller, virüs enfeksiyonlarının izleri başarıyla gideriliyor.
Krioterapiyle cildin yüzeyindeki istenmeyen oluşumların kaybolması sağlanıyor. Uygulanan endikasyonlarda başarı oranı çok yüksektir. Uygulama süresi çok kısadır. Herhangi bir lokal anestezi ya da cerrahi girişim gerektirmez. Kullanılan gaz, cildin yüzeyine sprey ya da dokundurma sistemiyle saniyelerle ifade edilebilecek kadar kısa süre uygulanır. Lezyonun özelliğine göre bir ya da birkaç seans yeterlidir. Uygulama sonrasında bir sızı olabilir. Krioterapi uygulandıktan sonra uygulama bölgesinde bir kızarıklık oluşur. İyileşme süreci vücudun onarım süreci kadardır. Kişide soğuğa karşı aşırı duyarlılık ya daönemli bir sistemik hastalığın bulunması durumunda krioterapi uygulanmıyor.

Kimyasal Peeling

Kendinize olan güveniniz, cildinizi nasıl gördüğünüz yada nasıl hissettiğiniz ile yakından ilgilidir. Sivilce izleri, güneşe bağlı cilt bozuklukları ve yaşlanma cildinizin görüntüsünü etkileyen en önemli faktörlerdendir. Ciltteki bu tür izleri yok etmek çeşitli soyucu yani peeling ajanlarıyla sağlanmaktadır. Peeling yönteminin ana prensibi; hasarlı cilt tabakasının üstündeki hasarlı tabakayı kaldırmak ve hasar görmemiş tabakayı canlandırmaktır. Sonuç ise daha sağlıklı, canlı, düzgün ve gergin bir cilt elde etmektir.
Geçmişte peeling maddesi olarak fenol veya trikloroasetik asit (TCA) kullanılmaktaydı. Bu tip kimyasal peelingler, genellikle derin peeling yapılmasını gerektiren durumlarda etkilidirler ve ayrıca hücreler için zehirli etkileri de vardır. Fenol ve TCA, gereksiz cilt koyulaşması veya açılması (Hiperpigmentasyon veya hıpopigmentasyon) ve muhtemel cilt çukurlanmalarına yol açabilirler. Bu tedaviyi alan hastaların cildinin iyileşmesi uzun süreye ihtiyaç duyabilir. Bugün hala daha derin peeling gerektiren aktinik keratozlar yada akne vulgaris skarları olan kişilerde kullanılabilmektedir fakat kullanımları azalmıştır.
Günümüzde özellikle yüzeyel peeling gerektiren durumlarda Alfa hidroksiasitler(AHA) kullanılmaktadır. Dr.Eugene Van Scott ve Dr.Ruey Yu 20 yıldan uzun bir zamandır Alfa Hidroksiasitlerin kullanımı ve gelişimi ile ilgilenmiş ve birçok bilimsel çalışma yayınlamışlardır. AHA, çeşitli meyve ve yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve meyve asitleri olarak bilinir. Bu grup birçok meyve asiti ihtiva eder ve bugün en yaygın kullanılanı şeker kamışı suyunda doğal olarak bulunan glikolik asittir.
Glikolik asit yöntemi ile derinin epidermis tabakası parsiyel olarak kaldırılarak hücrelerin kendilerini yenilemeleri ve cildin canlanması sağlanmaktadır. Bu yöntem derin peeling yöntemlerine nazaran daha kontrollü olarak cildi yeniler. Glikolik asit günümüzde kullanılan en en yaygın yüzeyel peeling ajanıdır.
Glikolik Asit uygulamasında, doktorun tavsiye edceği bir ürünle cilt en az 2 hafta peelinge hazırlanır. Bu hazırlık döneminden sonra peelinge başlanır. Ortalama peeling seans sayısı 6-7 dir fakat yapılma amacına ve hastaya bağlı olarak bu sayı değişebilir.Seans sonralarında doktorun tavsiye edeceği jel, krem yada losyonların kullanılması cildin yenilenme işlemini peeling seansları arasında da devam ettirecektir.
Yüzeyel peeling işlemi ile güneş hasarı sonucu oluşmuş ince çizglerin, pigmentasyon düzensizliklerinin hafifletilmesi, sivilce izlerinin hafif yada orta düzeye indirilmesi sağlanabilmektedir. Cilt daha yumuşak ve parlak olabilmektedir.
Peeling tedavisinden önce doktorun hastadan iyi bir öykü alması, hastanın yaşına ve cilt yapısına göre uygun peeling zamanını ve peeling tipini belirlemesi gerekmektedir. Aktif uçuk öyküsü, ciltte yara yada minik yarıklar, son dönemlerde cerrahi girişim(yara iyileşmesi), daha önceden aynı bölgeye peeling veya dermabrazyon uygulanmış olması, yakın zamanda radyasyon tedavisi, 6 ay içinde Roaccutane isimli ilacın kullanılması, bir ay içinde geçirilmiş krioterapi, aşırı güneş yanığı, aşırı nedbe dokusu oluşumu öyküsü bulunan hastalarda peeling uygulanmamalıdır. Eğer hastada allerji, egzema, seboreik dermatit, bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar, virütik hastalıklar(Uçuk dahil) ve güneş hassasiyeti varsa önce bu hastalıkların tedavisi gerekmektedir.
Peeling yöntemi bu konuda ihtiss yapmış hekimler tarafından uygulanabilecek güvenli bir yöntemdir. Uygun hasta seçimi yapıldığında peeling ile iyi sonuçlar elde edilmektedir

Vitiligo Nedir?

Vitiligo, normal deri görünümünde, pigment kaybı nedeniyle düzensiz beyaz alanların bulunduğu bir deri durumudur.

Genelde edinilmiş bir durum olarak görülen vitiligo, herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ancak, belirli genetik özelliklere sahip ailelerde hastalığa yatkınlık görülmektedir. Kontrasta bağlı olaraki koyu tenli kişilerde daha belirgindir. Vitiligo'nun nedeni tam bilinmemekle beraber pigment üreten melanosit hücreleri olan melanositlerin deri veya çevre dokulara hasar vermeksizin seçici kaybına bağlı olarak otoimmünite üzerinde durulmaktadır. Bu hastalık Amerika Birleşik Devletleri'nde nüfusun % 1' ini etkilemektedir.

Lezyonlar düz, pigmentasyonsuz ve koyu sınırlı olarak görülmektedir. Sınırlar tam olarak tanımlanabilmektedir, ancak düzensizdir. Sıklıkla etkilenen bölgeler yüz, dirsekler ve dizler, eller ve ayaklar ve genital bölgedir. Ayrıca, travma ve basınç görmüş bölgeler de etkilenmektedir.

Hastalıktan korunma yolları bilinmemektedir.

Semptomlar arasında aile öyküsü belirten vitiligo, birden veya aniden gelişen düz, doğal desenli pigment kaybına uğramış deri bölgeleri görülmektedir.

Fizik muayene ve sorgulama tanı konması için yeterlidir. Ek bir tanı yöntemine başvurulmasına gerek yoktur.

Vitiligo olgularının çoğu tedavi edilmeden deam etmektedir. Mevcut tedavi yöntemleri zor ve tam olarak etkin değildir. Hastalar, fotosensitize edici bileşikler verildikten sonar ultra-viole ışığa maruz bırakılmaktadırlar. Topikal veya oral 8-metoksipsoralen veya trimetilpsoralen tedavileri kısmi pigmentasyon sağlamak amacıyla birden fazla defa verilmelidir.

Hastalığın gidişatı değişkendir. Bazı bölgeler pigmentasyon kazanabilir, fakat yeni diğer bölgeler oluşabilir. Pigmentasyon kaybı ilerleyici olabilir.

Güneş yanığı gibi komplikasyonlar sıklıkla görülebilirken, vitiligo pernisyöz anemi, hipertiroidizm ve Addison hastalığı gibi sistemik hastalıklar ile ilişkili olabilir.

Eğer cildinizde rengin kaybolduğu bölgeler görürseniz, en kısa zamanda aile hekiminize başvurunuz.

Cilt Lekelerine Son

Genellikle ergenlik sivilce izleri ve güneşten kaynaklanan lekeler cildimizde ,en olmadık yerde bize kendini göstererek canımızı sıkıyor. Bunları kapatmak üzere sürülen bir çok kozmetik ürünü var şüphesiz...Bu ürünlerle geçici görüntüler elde etmek her zaman mümkün. Peki nedir bu lekeler,nasıl bu şekle dönüşür?
CİLT YAPISI
Güneş ışınlarının etkisi ile oluşan pigment artışı ciltte geniş leke görüntüleri oluşturur. Ayrıca sivilce izleri,hamilelik,aşırı antibiyotik kullanma,yanlış kozmetik ürünleri gibi sebepler ciltte lekelerin oluşmasına neden olmaktadır.
Bitkisel ürünlerle ise lekeler, çeşitli yöntemlerle bir süre içersinde kalıcı sonuçlara ulaşıyor. Aynı zamanda bu bitkisel ürünler uygulanırken ciltte herhangi bir tahriş veya kızarıklık yapmaması avantajdır.3 ay düzenli uygulanan bitkisel peelinglerle ciltte yeniden yapılanma ve lekelerin büyük ölçüde açıldığı gözlemlenir. Kimi lekeler ,sivilce izleri ve benzeri tarzındaki sorunların halledilmesi için üst derinin bir tabaka temizlenmesi zorunludur. Peeling adını verdiğimiz cilt soyma işlemini bitkilerle uygularken kesinlikle cilde aşırı bir uygulama yapılmamalıdır. Cilt yapısına uygun bitkisel kürlerle bu işlem uygulanmalıdır.
YAĞLI CİLTLER İÇİN
Öncelikle cilt bitkisel bir temizle jeli ile temizlenmeli,arkasından ince bir tabaka kayısı yağı sürülmelidir. Birer avuç kekik,papatya,limon ve biberiye bitkileri,1/2 Lt. Gülsuyunda,1 taşım kaynatılarak süzülür. Daha sonra 2 avuç yeşil kilin içerisine süzülen bitki ekstresi ile katı bir bulamaç ile oluşturulur.1 kahve kaşığı adaçayı esansı ilave edilir. Hazırlanan bu karışım ile 4 hafta ,haftada bir olmak üzere uygulanır. Bu uygulama sonra bitkisel tonik ve nemlendiricisi sürülmelidir.
KURU CİLTLER İÇİN
Cilt yapısına uygun bir temizleme sütü ile cilt temizlenmelidir. Arkasından göz altı hariç,tüm cilde avokado veya jojoba yağı sürülüp emilimi beklenmelidir. Birer avuç at kuyruğu,mücver çiçeği,bir parça avakado meyvesi,papatya ve hatmi bitkileri ½ Lt. Gülsuyunda 1 taşım kaynatılarak süzülür. hazırlanan bitki ekstresi,2 avuç toz yosun veya soya unu ile bulamaç yapılarak,içerisine 1 tatlı kaşığı arı sütü ilave edilmelidir. Haftada 1 gün olmak üzere 4 hafta boyunca bu maske uygulaması yapılmalı,daha sonra bitkisel bir onarıcı ürün sürülmelidir.

Kalıcı Makyaj

Kalıcı Makyaj (Mikropigmentasyon)
Kadının Yeni Silahı
Rahatlığınız için: Günün her saati, senenin her günü, bir şey gizlemenize gerek olmayacak.
Güvenliğiniz için: Her an kendinizden eminsiniz.
Beğenilmeniz için: Çekici ve doğalsınız.
imajınız daima net: İş yerinde, sosyal hayatta, eğlencede, havuzda, uyandığınızda.
Kalıcı makyaj ile günün 24 saati, senenin 365 günü, çekici ve net bir imaj...

Mikropigmentasyon, halk arasındaki adı ile kalıcı makyaj, aslında semi permanent, yani yarı kalıcıdır. Nedenine gelince; Mikropigmentasyonda kullanılan pigmentler, boya maddeleri, zamanla hücrelerin fizyolojik fonksiyonu olan FAGOSİTOZ ile yok olurlar. Hücre, pigmenti içerisine alır, parçalar ve yok eder. Diyebiliriz ki, mikropigmentasyon 2-3 sene de yok olur. Ancak yine de bu durum cilt tipi ile bağımlıdır, bazı ciltlerde pigmentler tamamiyle yok olmaz bazı gölgeler kalabilir. Burada özellikle vurgulamak gerekir ki kullanılan boya maddelerinin kesinlikle, organizmaya zararlı etkisi söz konusu değildir, ancak ne tür pigment kullanılacağı konusunda uzmanınızdan bilgi edinmeyi ihmal etmeyin.

Mikropigmentasyon Hangi Durumlarda Uygulanır ?
Mikropigmentasyon düzgün olmayan çizgileri düzeltmek için çok kullanışlıdır.
· Kısa bir kaşı uzatmak.
· Belirgin olmayan veya hiç var olmayan kaşlar çizmek.
· Dudak çizgilerini düzeltmek.
· Göz çizgisini yukarı kaldırmak.
· VİTİLİGO lekesini örtmek.
· ALOPESİ, saçlı deride kel bölgeleri kamufle etmek.
· KEMOTERAPİ izlerini gizlemek.
· Yara izlerini gizlemek.
· Veya, sadece daimi makyajlı görüntüsü vermek.

Hangi Durumlarda Mikropigmentasyonu Silme İhtiyacı Olur ?
· Yanlış yapılmış bir çizgiyi düzeltmek için.
· Kaşlar kalıcı makyaj ile çizilmiş ise, estetik ameliyat sonrası çok yukarı çıkacağından, düzeltilmesi gerekecektir.
· Yaşlanma ve cilt gevşemesi ile kaşların çok aşağı düşmesi yüzünden düzeltilmesi, aynı şekilde göz çizgilerinin düzeltilmesi.
· Dövmelerde; daha önceden yapılmış, ama artık istenmiyen isim veya şekillerin çıkartılması.

Mükemmel bir mikropigmentasyon elde etmek için 2 veya 3 seans gerekmektedir. Her seans arası 3 hafta ile 1 ay olmalıdır. Ayrıca her mikropigmentasyon işleminde, rengin % 30 - % 50 si kaybolur. Bu uygulanacak kişiye mutlaka anlatılmalıdır.
Pigment kaybı :
· Cilt tipine
· Kabukların erken koparılmasına
· Cildin kendini yenileme özelliğine (skatrizasyon)
· Pigmentlerin korneum tabakasına düzgün ve yeterince derin girmemesine bağlıdır.

Cilt Kırışıklıklarını Engellemek

Kırışık giderme konusunda Kozmetik dünyasında en çok konuşulan yardımcı A vitamini ve türevleridir. Çok geniş olarak konuşulmasada da C vitamini, selenyum, dengeli beslenme, spor ve su cilt sağlığı ve kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenmesinde önemlidir. Yapılan bazı çalışmalar kollagen yapımı üzerine etkileri nedeni ile C vitaminini de gündeme getirmiştir. Bazı çalışmalar C Vitamininin, vücüdumuzdaki bağ doku denen, koruyucu doku katmanının korunmasında anahtar rölü oynadığını göstermiştir. Kollagen de bu dokunun bir elemanıdır. Kollajen sentezi için gereken sinyali C vitaminin oluşturduğu düşünülmektedir.Günlük hayatımızda besinlerimiz ile C Vitamini almaktayız. Bu vitamin suda eriyebilen vitaminler gurubundandır. Asit yapıdadır, kimyasal ismi Askorbik asittir. Yani sindirim kanalından kana, vücudun emme mekanizmasının izin verdiği ölçüde geçer, ve vücudun her noktasına taşınır. Hücreler ihtiyaçları kadar C vitaminini kandan alırlar ve fazla alınmış miktar ise vücuttan idrar yolu ile atılır. Sıklıkla yediğimiz, taze sebze ve meyvalar C vitamini için iyi bir kaynaktır.Günlük erişkin bir kişi için önerilen C vitamini dozu 300 - 500 mg. dır. Sigara kullanan kişilerin ihtiyacı daha yüksektir. Fazla miktarda C vitamini alınması halinde idrar yolu ile atılır bir zararı yoktur. Ancak çok yüksek dozda alınan C vitamini, atılımı sırasında idrarda, kum veya taş oluşumuna neden olabilir.Erişkinler için önerilen minimum C vitamini dozunun, vücutta C vitamini eksikliği oluşmaması için gereken doz olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu dozların kırışıklar üzerine bir etki sağlamayacağını söylemektedirler.Özellikle güneş ışınlarının taşıdığı ultrviyole ışınlarının cilt üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde,Hücre içi metabolizma bozulur,Daha az kan taşınır,Ter ve yağ bezlerinin fonksiyonları bozulur ,Kollagen yapımı azalır, var olan kollagen lifleri kalınlaşır,Damarların duvarlarındaki kollagen liflerde özelliklerini kaybettiklerinden (özellikle göz çevresi ve damarların daha yüzeyde olduğu bölgelerde) damar duvarlarından dışarı kan serumu çıkmakta ve süngersi yapıdaki bölgelerde, torbalaşmalara neden olmaktadır. Bu konular daha detaylı olarak cilt kırışıkları bölümünde incelenmiştir.
Genç ciltlerde daha çok kan akımı ve damarsal oluşumlar varken, yaşlılıkta azalan kan akımı ve daha çok ultraviyoleye tabii kalmış yıpranmış, daha çok serbest radikallerin (hücre için, sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren zararlı bir gurup madde) oluştuğu ciltte, daha çok C vitamin gereklidir.
Cilde, yüksek dozda C vitamini içeren kremlerin uygulanması ile bazı olumlu gelişmeler gösterilmiştir. Özellikle sunblock (tam UV kesen kozmetikler) ile birlikte C vitamini uygulamasının, serbest radikallerin oluşumu azalmakta ve kırışıkların oluşumlarının başlamasında engel olduğu düşünülmektedir. Bu tip ürünlerin, güneşe çıkmadan en az 20 - 30 dakika önce uygulanması gerekmektedir.
Ciltte kırışıklıkların oluşumuna engel olan bir diğer mekanizmada E vitaminidir. Anti oksidan özelliği ile serbest radikalleri ortadan kaldırır. Bu tip ürünlerin güneşe çıkmadan değil de, güneşe maruz kaldıktan sonra uygulanması önerilmektedir. Vitamin E'nin kendisinin de ultraviyole karşısında, serbest radikaller oluşturduğu bilinmektedir. Güneşlenmeden 8 saat sonra uygulanan E vitamini yağının, ciltteki zarardan cildi koruduğu ve şişme oluşumunu engellediği söylenmektedir. Ağız yolu ile alınan E vitamininin, cilt kırışıklıkları üzerine olan etkisi yeni çalışılan bir konudur ancak, bu tip uygulamanın cildin daha sağlıklı olmasına ve ultraviyole zararlarından korunmada etkili olduğu bildirilmiştir.
Vitamin E gibi etki gösteren bir başka mineralde selenyumdur. Toprakta bulunan bu mineral besinlerimiz yolu ile alınırlar. Topraktaki selenyum içeriği doğrultusunda bazı bölgelerde alım eksikliği olur. Cilt sağlığı için günlük önerilen minimum miktar 50 - 200 mikrogramdır. En çok kullanılan selenyum tuzu l-selenomethionin'dir. Bu mineralin kullanılmasında mutlaka hekiminize danışmalısınız. 100 mikrogramın üzerindeki yüksek dozlarda toksik ( zarar verici) olabilmektedir. Sadece gereğinde kullanılmalıdır. Özellikle soğan, sarmısak gibi yemeklerimizde sıklıkla kullanılan sebzeler yüksek miktarlarda selenyum içerir. En çok Ton balığında vardır. Ondaki miktar bile 3 konserve kutu balıkta 100 mikrogram kadar yer alır. Bazı araştırıcılar iyi sonuçlar aldığını bildirmektedir.
Cilt kırışıklıkları konusunda içki ve sigaranında çok etkisi vardır. Sigara içerdiği maddeler nedeni ile damarların büzülmesine ve kan akımının azalmasına neden olur. Ciltte tahrişlere ve kurumalara neden olurlar.
Vücuda su alımı da çok önemli bir faktördür, ciltte bulunan hücrelerin su içeriklerin tam olması, yağ ve ter bezlerinin normal fonksiyonları için su çok önemlidir. Doğal olarak cildi nemlendirir. Bir kişinin günde 5 lt. ye yakın miktarda sıvı alması gerekir. Bol bol su içilmesi, tüm sağlık problemlerinde önerilen bir unsur olduğu gibi cildin her türlü sorununuda da çok önemlidir ve etkindir. Dolaşım sisteminin, sağlıklı çalışması cildin de beslenmesi konusunda çok önemlidir. Dolaşımın artması ve düzenli olması, hücrelere daha düzenli besin ve oksijen taşınması demektir. Daha sağlıklı bir vücut için sporda çok önemli bir faktördür. Spor, dolaşım sisteminin sağlıklı fonksiyon görmesini sağlar.
Denegeli bir beslenme, güneşten korunma, spor yapmak ve bol bol su içmek, cilt sağlığı için yapılması gereken en temel davranışlardır.

Cilt Yapısı ve Fonksiyonları

Cilt Yapısı
Cilt, insanın canlılığını korumadaki en önemli ve büyük organdır. Vücut ağırlığının %16'sını oluşturur. Cildin çok sayıda işlevi vardır.
Destek Görevi : Cilt altındaki dokuları örter ve onlara destek sağlar.
Vucut Isısının Korunması : Barındırdığı çok geniş damar yapısı ve ter bezleri sayesinde vücudun ısısının sabit tutulmasında en temel görevi üstlenir.
Salgılama : Ter gibi salgılarla vücutta bazı artık maddelerin birkmeden dışarı atılmasını sağlar.
D Vitamini Yapılması : Fotokimyasal yöntem ile vucudun ihtiyaç duyduğu D vitaminini yapar.
Duyu Fonksiyonu : İçinde barındırdığı organeller sayesinde basınç, ısı, ağrı gibi duyumların alınmasını sağlar.
Pigmentasyon : Cilt oluşturduğu pigmentler ile ultra viyole (UV) ışınlarının olumsuz etkilerinden bizi korur.
Engelleme : Epidermis katmanı ile istenmeyen madde veya zehirli etki gösterebilecek olan maddelerin emilmesine müsade etmez.
Bağışıklık Sistemimize Yardımı : Özellikle epidermisin en çok keratinize bölümü olan Stratum corneum ile yabancı mikroorganizmaların vücudumuza girmesine engel olur.
Kısacası cilt dış dünya ile karşı karşıya olan su geçirmez bir bariyer özelliği taşıyan bir organdır. Tabakalar halindedir ancak homojen bir yapıda değildir. İçinde bazı organeller bulunur. Bu organeller sıcağı, basıncı hissedeler ve daha bir çok hizmetler görürler. Cildin içersinde ter bezleri, kıl kökleri ve organeller bulunur. Cildin altında genelde gevşek liflerden oluşan kollajen lifleri (KOLLAJEN TEDAVİSİ), yağ dokusu ve kas dokusundan oluşan cilt katmanı bulunur.
Cilt yapısı 3 ana bölümde incelenir
Epidermis Tabakası
5 tabakadan oluşur:
Stratum Corneum (boynuzsu katman): Balık pulu gibi birbirlerine sıkıca yapışan ve devamlı olarak alttan gelen yeni hücrelerce yenilenen bir katmandır. Bu hücreler bir proteinli madde olan keratini içerir. Bu katmanın yüzeyi asidik bir madde ile kaplıdır.
Stratum Lucidum (şeffaf katman): Bu katman küçük ve şeffaf hücrelerden oluşur. Vücutta kıl olmayan yerlerde bulunur.
Stratum Granulosum (granüllü katman)
Stratum Spinosum (dikenli katman)
Stratum Germinativum (temel katman): Bu katman devamlı olarak yeni hücreler yapar ve üst katmanlara yollar. Bu katmanda yer alan bir başka önemli hücre tipi melanositlerdir. Bu hücreler MELANİN adı verilen koyu renkli pigmentleri yapar. Melanin, dış ortamdan cilde gelen zararlı ultra viyole ışınlarının daha alt katmanlardaki hassas hücrelere ulaşmasını engeller. Bu ışınlar, hassas hücreleri yok edebilirler. Siyah ırk insanlarında bu pigment daha fazla miktarda bulunur. Yaz aylarında ve karlı ortamlarda güneş ışınları nedeni ile bu pigment yapımı artar ve cilde daha koyu bir renk verir.
Epidermis katmanındaki hücreler doğar, yaşar ve ölürler yani dökülürler. Yaşlanan hücreler cilt yüzeyinden dökülür. Yeni hücreler temel katmanda yapılmaya devam eder. Yeni yapılan hücreler gelişir, yeni hücreler yapmak üzere bölünür ve sonunda 2 haftalık bir yolculuk ile en üst katmandan dökülen hücrelerin yerini alırlar. Bu yer değiştirme işlemi yaşam boyunca sürer. Yaşlanma ile birlikte hücrelerin dökülme ve yerine geçme işlemleride yavaşlar.
Dermis Tabakası
Bu bölüm, bağ dokunun ön planda olduğu ve damardan çok zengin bir katmandır. Çok sayıda kan ve lenf damarı yanı sıra, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri (Sebase Bezler), kıl folikülleri ve bazı yardımcı yapılar bulunur. Bu katman cilde tatbik edilen maddeleri emen katmandır. Bu katmanda yapılan yağ (sebase) ve ter cildin asidik örtüsünü oluşturur. Sebase bezlerin aşırı çalışması sivilce ve siyah noktaların oluşumuna neden olurlar.
2 tabakadan oluşur:
Papiller Katman: Çok önemli cilt yapıları olan KOLLAJEN ve ELASTİN liflerinin bol bulunduğu bir katmandır. Kollajen ve elastin cilde esnekliğini, gerginliğini veren protein yapısındaki liflerdir. Her hangi bir şekil değişikliğinde, cildin tekrar eski şeklini almasını sağlarlar. Altaki katmanlarda hücre ve damarların gelişmesi için uygun ortam yaratırlar.
Retiküler Katman: Bu katman yağ doku hücrelerinin, kan ve lenf damarlarının, yağ bezlerinin, ter bezlerinin, kıl foliküllerinin ve bu kılların hareketini sağlayan errector pilli kasların bulunduğu katmandır.
Subkutan Tabaka
Cildin en içte kalan kısmıdır. Besleme, salgılama ve ısı değişiminin sağlandığı katmandır.

ONARIM ve BAKIM ÜRÜNLER
Giris
Testin Yapılışı
Testin Değerlendirilmesi
Elektronik Cihazlar ile Testin Yapılışı
Cilt YapısıCildinizin tipini bilmeniz, doğru bir cilt bakımı yapmanız için son derece önemlidir. Çok basit bir test ile her yerde cildinizin yapısını değerlendirebilirsiniz. Böyle bir testi yapabilmek için ihtiyaç duyacağınız malzemeler şunlar. İnce ve emici bir kağıttan (sigara kağıdı olabilir) hazırlanmış, 2 cm kadar eninde ve 5-6 cm boyundaki şeritler.
Testin Yapılışı1. BasamakYüzünüzü ılık su ve yumuşak bir sabun ile bastırmadan ve zorlamadan yıkayınız ve bol su ile çalkalayınız. Cildinizi kurulayın ancak herhangi bir krem, losyon veya kozmetik tatbik etmeyiniz. Cildinizi yıkamak ile, cilt üzerindeki örtüyü kaldırmış oldunuz. Sağlıklı bir cilt bu örtüyü 1 saat içinde yeniden oluşturur.2. BasamakHazırlamış olduğunuz kağıt şeritlere ALIN, BURUN, ÇENE ve YANAK yazınız3.BasamakHazırladığınız kağıt şeritleri, üzerlerinde yazan yerlere göre alın, burun, çene ve yanak bölgelerine yapıştıracak gibi sıra ile tatbik edin ve 10 a kadar sayın.4. BasamakŞimdi sıra sonuçları değerlendirmekte.
Testin DeğerlendiriesiEĞER cildiniz Yağlı ise :Eğer tatbik ettiğiniz kağıt şeritler alın, burun, çene ve iç yanak bölgelerine nerde ise yapışıyorsa ve meydana gelen yağ lekesi büyük ise.EĞER cildiniz Kuru ve veya Susuz kalmış iseKağıt şeritler hiç bir yere yapışmayacak ve burun bölgesi dışındaki kağıtlarda yağ lekesi oluşmayacaktır.EĞER cildiniz Karışık Karakterde ise :Kağıt şeritler alın, burun, çene bölgelerinde büyük yağ lekelerine sahip iken diğer bölgelerde kuru kalıyor ise.
Elektronik Cihazlar ile Testin DeğerlendirilmesiYukarda size son derece basit bir cilt test yöntemi aktardık. Ancak profesyönel anlamda bu yöntem yeterli değildir. Bir kişinin cilt yapısını anlamak belirli süreler sonra tekrar değerlendirmek veya bir kozmetik ürün kullanımından sonraki farkı göstermek amacı ile bazı cihazlar geliştirilmiştir. Gelişen teknoloji sizlere bu konuda da yardımcı olmaktadır. Bu cihazlar cildin yağ değerleri dışında nem, pH ve sıcaklık gibi daha farklı özelliklerinide incelemektedir. Kullanımı sonderece basit olan bu cihazlar hassas sonuçlar vermektedir.Bu cihazların bazı tipleri, aynı zamanda saç analizi de yaparak saç konusunda da size uygun ürünler bulmanıza yardımcı olmaktadır.
Cilt Yıpranması
Ciltte Enerji Kullanımı ve Döngü
Vitaminler
AHA (Alpha Hyroxy Acid) Türevleri
Cilt YıpranmasıBizi dış ortamın zararlı etkilerinden koruyan cildimiz, kendisini tamir etmek için de zamana ihtiyaç duyar. Güneşten gelen UV (ultraviyole) ışınlarının etkisi, yaşlanmak, hava kirliliği , uygunsuz kozmetik ürün kullanımı ve diğer dış faktörler, cildi yıpratır ve zorlar. Bütün bu olumsuz etkilere karşı duran ciltte, bazı değişiklikler ortaya çıkar. Ultraviyole etkisi ile metabolizması etkilenir ve aşırı oksitleme yeteneğine sahip bazı kimyasal yapılar ortaya çıkar. Bu maddeler hücre metabolizmasını bozar. Bu maddelere karşı vücut antioksidan maddeler ile savaşır. Bilinen en etkin antioksidan maddelerden birisi de E vitaminidir. Aslında bu oksidan maddeler sadece UV nedeni ile oluşmazlar, ama UV özellikle ciltte oluşumunu arttırır.
Ciltte Enerji Kullanımı ve DöngüYapılan çalışmalar cilde bir döngü olduğunu ve cildin kendisini gece saatlerinde dinlenme sırasında tamir ettiğini, ortaya koymuştur. İnsanoğlunda gece saatleri, cildin kendisini onarması, enerji depolaması için ayrılmıştır. Ciltteki hücre bölünmesi, çoğalmasıda da geceleri daha fazla yapılır. Geceleri, UV etkisini azalması ile cildin savunma için daha az enerjiye ihtiyaç duyması, cildin enerjisini bölünmeye yönlendirmesine neden olur. Bu nedenle geceleri cildin daha çok besleyici maddelere ihtiyaç duyduğu düşünülür. Cilt hücreleri gerek bölünmek için, gereksede enerji elde etmek için bazı maddelere ihtiyaç duyarlar. Bu besin maddeleri arasında amino asitler, yağ asitleri, vitaminler ve mineraller yer alır. Bu besinler cilde kan yolu ile ulaşır. Cildin, normal yapısını korumak için, yeterli enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji oksijenin yakılması ile elde edilir. Bu kimyasal yanma olayı ortaya bazı oksidan maddelerin çıkmasına neden olur. Bu kısa ömürlü maddeler güçlü kimyasal etkileri ile hücre metabolizmasının bozulmasına neden olur. Hücre içinde bazı pigment denilen renk maddelerinin birikmesine de neden olurlar. Yaşlı insanların el ve ciltlerindeki lekeler bu mekanizma ile oluşur. Cilt sağlığı için yeterli kan akımının sağlanması temel faktördür. Spor ve egzersiz, dolaşımımızın korunması ve istenilen seviyede tutulması için şarttır. Cildin kendisini tamir ettiği dönemlerde artan hücre metabolizması sonucu da fazla miktarlarda oksidan maddeler ortaya çıkabilir.
VitaminlerBazı uzmanlar vücudun, cilt için E vitamini ve C vitamini sağlamakta yeterli olamadığını düşünmektedirler. Bu maddelerin cilde dışardan uygulanmasının fayda sağlayacağı düşünülmektedir. E vitaminin anti oksidan özelliği ile özellikle erken yaşlanmaya ve leke oluşumuna karşı kullanılması önerilmektedir. C vitamininde kolaylıkla cildin derin katmanlarına ulaşabileceği ve kollajen üretimini arttırabileceği düşünülmektedir. Bu vitaminlerin dışında A vitamininde de retinoik aside çevrilerek, cilt hücrelerinin bölünmesini kontrol eder ve sağlar. Bu etki kendisini hücre yenilenmesi şeklinde gösterir. Cilt tamirinde bir başka maddede Beta Glukan dır. Bu madde de ciltte bulunan Langerhans hücrelerini uyararak bir zincirsel işlevini başlatır. T yardımcı hücreler uyarılır (bağışıklık siteminin hücreleri) bu hücrelerin bazı salgıları (interlökinler) Fibroblast hücreleri, endoteliyal hücreleri ve keratinositleri uyarır. Bu sistem ciltte etkin bir onarım sağlar.
AHA..( Alpha Hydroxy Acid) Türevleri :Cilt sağlığı açısından bir başka gurup kozmetikte açık adı Alpha Hydroxy Acid yada kısaca AHA olan bir asit ailesidir. Doğal kaynaklardan elde edilen bir gurup asitten oluşurlar. Meyveler önemli bir kaynaktır. Günümüzde AHA kozmetik ürünlerde çok yer almaktadır. Bu ürünlerden beklentiler ise, ciltte bulunan ince çizgi ve kırışıklıkların giderilmesi, cilt gerginliğinin sağlanması, porların açılması ve tıkanmalarının engellenmesi, yağlı ve akneli ciltlede cilt koşullarının iyleştirilmesi, cilt yüzeyindeki ölü dokuların uzaklaştırılmasıdır (soyma - peeling). Bu amaçla kullanılan asidlerin bazıları şunlardır
· Glycolic acid
· Lactic acid (süt asidi)
· Malic acid
· Citric acid (limon tuzu)
· Glycolic acid +ammonium glycolate
· Alpha-hydroxyethanoic acid + ammonium alpha-hyroxyethanoate
· Alpha-hydroxyethanoic acid
· Alpha-hydroxycaprylic acid
· Hydroxycaprylic acid
· Mixed fruit acids ( karışık meyva asitleri)
· Tri-alpha hydroxy fruit acids (Tri-alpha hydroxy meyva asitleri)
· Triple fruit acids ( Üçlü meyva asitleri)
· Sugar cane extracts (şeker kamışı özleri)
· Alpha hydroxy ve Botanical complex ( alfa hidroksi ve bitkisel kompleksler)
· L-alpha hydroxy acid
· Three AHAs
Bu asidik maddelerin orjianla isimlerini ve bazılarının yanlarına da Türkçe açıklamalarını verdik. Bu asidik maddelerin çoğu doğadan elde edilen ve çok bildiğimiz maddeler. Kleopatra’nın süt banyoları meşhurdu. Bir çok meyva veya sebzenin cilde uygulanmasının cilde iyi geldiği de çok eski bir bilgi. Burda sizleri bir konuda uyarmak istiyoruz. Bu kadar kolaylıkla bulunan veya değişik kozmetik ürünlerde yer alan bu maddeler çok dikkatli kullanılması gereken maddeler. 1997 yılı Temmuz ayında FDA ( Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) bir yayın yaparak bazı bilgileri açıkladı. Bu bilgiler içinde AHA nın cildin derinliklerine kadar inebildiği, cildin güneşe olan direncini kırdığını, gereken konsantrasyonun kişiden kişiye değiştiğini ve asitliğin artması ile etkisinin arttığını, bazı ciltlerde allerjik reaksiyonlar verebildiği vardı. Bu nedenler ile FDA bu ürünleri kullanan kişilerin mutlaka güneşten koruyucu ürünler de kullanması gerektiğini bildiriyor. FDA, AHA içeren ürünlerin bebeklere de kullanılmamasını istiyor. AHA ürünleri aslında sadece dermatologlar tarafından kullanılan maddelerdi. Kozmetik sanayisinin de bu maddeleri benimsemesi nedeni ile yaygın kullanıma girmişlerdir. Kötü kullanımlarının ciddi cilt yanıkları, allerji ve kabarcıklar oluşturması üzerine kozmetik üreticileri geniş bir çalışma yaparak Güvenli AHA ürünlerinin %10 veya daha az konsantrasyonda AHA içerebileceği ve pH değerininde 3.5 ten daha asit olmaması sonucuna vardılar. AHA ürünlerinin pH değeri azldıkça ve konsantrasyonları arttıkça etkileri artmaktadır. Bu tip ürünler konunun uzmanlarınca uygulanabilirler.Sizde alacağınız kozmetik ürünlerde bu noktalara dikkat edin.. Yanlış üründen uzak durun.. AHA ürünleri ciltte hafif kızarıklık ve hassasiyete neden olabilirler. Bu ürünleri mutlaka kullanma kılavuzundaki gibi kullanınız ve bazı kozmetikler ile birlikte de kullanılmamaları gerektiğini hatırlayınız. Önce küçük bir alanda allerji için deneyiniz.

Otobronzonlar

Otobronzanlar, güneşlenmeden hatta güneşe çıkmadan yanık bir ten elde etmeyi sağlar. Cilt üzerinde işleyişi son derece basittir: otobronzan ürünün içeriğinde bulunan DHA (bir molekül) cilt yüzeyindeki amino asitlerle reaksiyona girer. Bu 2 molekül birleşince cilde bronzluk sağlayan kahverengi bir bileşe dönüşür. Sonuç: 365 gün güneşsiz bronzluk!
Günümüzde DHA-eritrüloz (başka bir aktif içerik) ciltlerdeki farklı amino asit kompozisyonlarına uygun şekilde bronzluk sağlayacak geniş bir renk paleti uygulamaya olanak sağlıyor. Ayrıca otobronzan ürünler içerdikleri koruyucu vitaminler (E ve C), nemlendirici aktifler ve UV filtreleri ile zenginleştirilerek cilt bakımı da yapar hale gelmiş durumda. Yine de hala pek çoğu güneş filtresi içermedikleri için güneşin zararlı ışınlarına karşı cildi korumazlar. Bu nedenle güneşe çıktığınız zamanlarda mutlaka koruyucu filtre içeren bir ürün kullanmayı unutmayın.
Otobronzan seçmeden önce herkesin cildinin farklı ve sonuçların da her ciltte değişebileceğini unutmayın. Ayrıca, ısı, beslenme, stres ve hormonal değişim dönemleri gibi etkenlerle az da olsa, her uygulamada farklı sonuç almanız da mümkündür.
Alerji riskini en aza indirmek için mutlaka hipoalerjenik ve parfümsüz bir ürün seçin.
Otobronzanları pek çok yapıda bulmanız mümkün: krem, akıcı kıvam, jel, sprey gibi. Seçim yaparken mutlaka nemlendirici aktifler içerenleri tercih edin. Sprey, özellikle yüz için idealdir. Jel daha fazla nüanslar elde etmeye yarar ve yağlı ciltlere daha uygundur. Krem doku, uygulaması en zor olandır ama daha nemlendirici ve besleyicidir; dolayısıyla cildi kuru olanlar tercih edebilir. Akıcı kıvamdakiler, özellikle ilk kullanımda eşit uygulayabilme açısından diğerlerine göre daha pratiktir; uygulaması daha kolaydır.
Cilt renginize göre oto seçmeniz de mümkün. Bazı markaların açık renkli tenler için pigmenti sınırlandırılmış, koyu renkli veya daha önce bronzlaşmış ciltler için rengi daha koyulaştırıcı ürünleri vardır
Otobronzanları her zaman temiz, makyajsız ve kuru cilde uygulamalısınız.
İlk kez kullanıyorsanız vücudunuzun küçük bir bölgesinde mutlaka bir uygulama denemesi yapmalısınız. Bu deneme ürünü uygulama yönteminizi, kuruma zamanını, teninizin alacağı rengi test etmenize yardımcı olacaktır.
Vücudunuzu tüylerden temizleyin. Ağda gibi daha kalıcı yöntemleri tercih ediyorsanız 1 gün önce yapmanız daha doğru olur. Eğer tıraş bıçağı kullanıyorsanız, tıraşlama işleminden sonra cildinizin yatışması için 1-2 saat bekleyin. Tahriş olmuş bir cilt ürünün eşit olarak etki etmesini önleyebilir.
Cildinizi ölü hücrelerden arındırmak için peeling yapın. Derinlemesine temizlenmiş bir cilde ürün daha iyi nüfuz eder ve rengin daha eşit dağılmasını sağlar. Sonuç daha net ve daha uzun süre kalıcı olur.Peeling sonrası bir tonikle cildinizi ürün artıklarından temizleyip, gözenekleri sıkıştırarak cildinizin net hale gelmesini sağlayın.
Otobronzanı sürmeden önce yüzünüze ve vücudunuza nemlendirici bir bakım uygulayın. Böylece ürün cildinize daha kolay yerleşir. Nemlendiricinizin renklendirme işlemini yavaşlatmaması için cilt tarafından tamamen emildiğinden emin olun.
Avuç içinize küçük bir miktar ürün alın, ellerinizde ısıtın ve eşit olarak cildinize sürün. İnce bir tabaka yeterli olacaktır. Ürünü 2 kez ince tabaka halinde uygulamak bir kalın tabaka halinde uygulamaktan çok daha iyi sonuç verir; ürünün eşit dağılımını daha iyi kontrol edebilirsiniz. Spray ürün kullanıyorsanız bile eşit dağıtabilmek için mutlaka avucunuza sıkıp uygulayın.
Hızla ve yatay-dikey hareketler uygulayarak cildinizin ürünle tamamen kaplanmasını sağlayın. Ürünü uygularken dairesel masaj hareketleri yapmayın ve göz çevrenizden kesinlikle kaçının. Doğal güneşlenme sırasında daha fazla bronzlaşan yanak, burun ve alında biraz daha yoğun uygulama yapabilirsiniz.
Parmaklar, dirsekler, dizler, topuklar gibi vücudun kuru bölgelerine dikkat edin. Bu bölgeler ürünü daha fazla emer ve diğer bölgelere göre daha koyu bir renk oluşturur, o nedenle bu bölgelere ürünü daha hafif uygulayın. Doğal bir görünüm vermesi ve yüzünüzde boyun, çene altı ve kulak diplerinize de ürünü uygulamayı unutmayın. Saçlara ve kaşlara ürünü değdirmemeye çalışın ya da nemli bir pamukla bu bölgeleri nemlendirerek koruyun; sararma yapabilir.
Uygulamadan hemen sonra bol sabunla ellerinizi yıkayıp, tırnaklarınızı fırçalayın.
20 dakika kadar ürünün kurumasını bekleyin, vücudunuza uyguladıysanız bu süreyi ayakta geçirin, oturmayın, yatmayın ve giyinmeyin. Yüzünüze uyguladıysanız makyaj yapmayın. Uygulamayı takip eden 2 saat içerisinde otobronzan sürdüğünüz bölgeyi suyla temas ettirmemeye çalışın. Renk kendini 2 saatte tam olarak ortaya çıkarır. Bu durum sadece uygulamadan sonraki ilk 2 saat için geçerlidir sonrasında suyun ve terlemenin renge hiçbir olumsuz etkisi olmaz.
İstediğiniz bronzluğa ulaşmak için ürünü ilk günlerde daha sık uygulamanız gerekir. Bu sıklık kullandığınız ürünün ambalajında veya prospektüsünde belirtilmiştir. Mutlaka önerilen zamanlamaya uyun. Daha çok bronzluk hevesinize gem vurup önerilen sıklık dışında fazladan uygulama yapmayın. İstediğiniz bronzluğa ulaşınca haftada 1 kez uygulamayı yinelemeniz yeterli olacaktır.
Otobronzan uygulamasında elde edilen bronzluk her ciltte ve hatta aynı kişide her uygulayışta farklılık gösterebilir. Bunun nedeni ısı, beslenme, stress ve regl gibi hormonal değişim dönemleridir.
Otobronzanınızı uyguladığınız zaman içerisinde de haftada 2 kez peeling yapmayı bırakmayın. Bu cilt renginizin her bölgede eşit kalmasını sağlayacak, ölü hücrelerin cilt üstünde birikip renk farklılıkları yaratmasına ve siyah nokta oluşumuna engel olacaktır.
Eğer uygulamada eşit dağılım olmadıysa, cildinizde lekeler ve izler oluştuysa, hemen cildinizi yıkayın ve peeling uygulayın. Ürünü bir kez daha uygulayıp, lekeleri kapatmaya çalışmayın, lekelerin daha da koyulaşıp belirginleşmesine neden olursunuz.

Güneş ve Cildiniz

Güneşin kızıl ötesi ışınları melanin (cildin pigmenti) üretimini tetikleyerek cildin bronzlaşmasını sağlar. Ama aynı zamanda cildin üst tabakalarındaki serbest radikallerin artmasına da neden olurlar. Bu da cildin zamansız yaşlanması veya cilt kanseri riskine neden olabilir. Serbest radikallerin neden olduğu zararı en aza indirgemek ve onlara karşı bir kalkan oluşturmak için yeterli miktarda anti-oksidan vitamin tüketmek gerekir. Bu muhteşem vitamin üçlüsü A, C ve E vitaminleridir. Vücuda ve dolayısıyla cilde yeterli anti-oksidan, selenyum, beta-karoten ve provitamin A sağlayarak organizmanızın daha kuvvetli olmasını, cildin güneş ışınlarına daha iyi direnmesini ve doğru olan şekilde hafifçe renklenmesini sağlar.

Taze yaz meyve ve sebzelerinde C vitamini ve beta-karoten bulunur. Bunlardan maksimum şekilde yararlanmak için tercihen çiğ veya meyve suyu olarak tüketin.

C vitamini kaynakları: çilek, biber, domates ve teredir.

Beta-karoten kaynakları: mango, kayısı, kavun, karpuz, havuç, şeftali ve teredir.

A vitamini kaynakları: ciğer, yumurta sarısı, yağlı balıklar, tereyağı ve peynirlerdir. Ancak bu besinlerin tüketiminin abartılmaması da gerekir.

E vitamini kaynakları: çerezler, taze sebzeler ve nebati (özellikle mısır ve ay çiçek) yağlardır. Bu yağları düzenli olarak yemek ve salatalarınızda tüketin.

Selenyum kaynakları: kabuklular, deniz mahsulleri, balıklar, mantarlar, tahıllar, sarımsak ve soğandır.

Güneşe düzenli olarak maruz kalındığında cilt hücrelerinin zarındaki yağlı asitler zarar görür; cilt esnekliğini kaybeder ve susuz kalır. Buna mani olmak ve cilde ihtiyacını geri vermek için öncelikle bol su tüketmek gerekir. Günde ortalama bir buçuk litre su mutlaka içilmelidir. Suyun temiz, serin ve taze olarak içilmesi tavsiye edilir. Şekerli olmadığı sürece ne çeşit olursa olsun (maden veya kaynak suyu, çeşme veya şişe suyu) vücuda faydası vardır.

Ayrıca beslenirken vücuda yeterli miktarda yağ almak da gerekir. Bunun sağlıklı yolu nebati yağlar ve omega-3 ailesinden olduğu için alfa-linolinik yağ asidi olarak zengin olan yağlı balıklar tüketmektir. Günde 1-2 çorba kaşığı ceviz veya soya yağı ya da bir porsiyon yağlı balık (somon, sardalye, ton, uskumru) yeterlidir. Diğer besinlerden alacaklarınız da bunu tamamlayacaktır.

Nikotin ve alkol cilt sağlığının düşmanıdır: cildi hassaslaştırarak bozar ve yıpratırlar.

Sürekli olarak güneş ışınlarının zararları konusunda uyarılsak da aynalar bambaşka hikayeler anlatır! Hiçbirimiz yazın dekolteler ve askılılarla özdeşleşen o sıcak, bronz güzelliği kaçırıp beyaz kalmak istemez. Ancak incelen ozon tabakası güneşin zararlı yönünü daha fazla hatırlamamızı gerektiriyor. Bu yüzden güneşe kısa sürelerle çıkmak ve fazla yanmamak en doğrusu.

Bazı besinlerin bronzlaşmayı artırıp bazılarının da yavaşlattığını biliyor muydunuz? Örneğin C vitamini bronzluğu geciktirir; yani narenciye, maydanoz, frenk maydanozu veya tere otunu büyük miktarda tüketenler daha zor bronzlaşır. İkilem ortada olsa da sağlıklı olanı tercih etmek elinizde: çabuk bronzlaşmak sağlıksız, yavaş bronzlaşmak sağlıklıdır! A vitamini içeren besinler tüketmeye de çalışın. Mango meyveler arasında A vitamini rekorunu elinde tutar.

Kızartmalar, soslu yemekler, konserveler, şarküteri ürünleri, sert kahveler ve aperitifler ise "yanmanıza" neden olur; ama sağlığınız için bunlardan uzak durun.

Peki hem sağlık hem bronzluk bir arada olmaz mı derseniz...elbette olur:
Havuç: havucun yararlarını hepimiz biliyoruz. Güneşte veya güneş ortamı olmadan bronzlaştırıcı etkileri olan birçok ürün cildin renklenme aşamasını hızlandırmak için karoten içerir. En sağlıklı şekliyse tabii ki çiğ halidir.
Zeytin yağı: canlandırıcı ve yenileştirici etkileriyle beslenme rutininin vazgeçilmezi olmalıdır.
Peynirler: özellikle pişmiş ve beyaz peynirler tüketilmelidir.
Yumurta sarısı: yumurtanın sarısında bol A vitamini vardır. Yumurta da canlandırıcı ve yenileştiricidir. Tuz ve mineral olarak da zengindir.
Izgaralar: Etlerinizi biraz baharat, balsamik sirke ve zeytinyağında veya kırmızı şarapta veya soya sosunda bekleterek terbiye (marine) ettikten sonra pişirin. Buna vaktiniz yoksa ızgaraya atmadan hemen önce zeytinyağıyla sıvayın.

Sağlıklı bronzlaşmak doğru, ancak en doğrusu sağlıklı yaşamak. Bunun için izlenecek kolay yöntemler var. Yemek yeme ve gündelik yaşam alışkanlıklarımızı bu yöntemlerle desteklersek sağlıklı yaşar, sağlıklı bronzlaşırız.
- Bol su içilmelidir.
- Dengeli ve düzenli yemek yenmelidir.
- Bronzlaşmanın etkilerinden cildi korumak için bol A, C ve E vitamini tüketilmelidir.
- Serbest radikallerin zararına karşı bol anti-oksidan tüketilmelidir.
- Güneşe aralıklarla ve kısa süreli çıkılmalıdır.

Nihayet "tabağınızdaki güneş"i bulabileceğiniz mönü önerileri:
Karışık taze sıkılmış veya çırpılmış meyve suyu: mango, kivi, çilek; tek başlarına ya da kokteyl olarak
Salata: ıspanak, havuç veya karışık yeşil salata
Buğuda az pişirilmiş veya çiğ sebzeler: renk için havuç, içerdikleri su için kereviz ve salatalık; alternatif olarak sebzeli kiş
Ana yemek: sıcak ya da soğuk servis edilebilecek ızgara balık veya tavuk rosto; sıcak servis edilecek ızgara pirzola.
Sindirmek için: beyaz peynir tabağı
Tatlı olarak: meyve salatası veya erik, papaya, kayısı ve şeftaliden oluşan meyve tabağı

Kozmetik Tahriş Ve Alerjiler

Tahriş edicilere bağlı dermatit adı verilen rahatsızlığın başlıca kozmetik tetikleyicileri şunlardır:

Cildin doğru temizlenmesini kolaylaştırmak için bir takım ajanlar içeren temizleyiciler.
Alfa hidroksi (AHA) gibi asitler veya alkol içeren tonik ve sıkılaştırıcılar.
Yüzeysel olarak uygulanan bazı kimyasallarla cildin üst tabakasının soyulmasına neden olan yüz bakımları.
Cilt bakım ürünlerinin yanlış veya fazla kullanılması.

Bu rahatsızlık alerji değil, daha ziyade cildin zarar görmesidir. Genellikle kaşıntı ve kırmızılıkla başlar ancak bakımı yapılmadığı taktirde büyüyerek yaralara bile dönüşebilir. Alerjiden farklı olarak doza bağlı dereceleri vardır. Yani hafif dozda tahriş ediciler tekrar edilen kullanımlardan sonra tahriş eder ama kuvvetli dozda olanlar derhal ciltte tahrişe sebep olur. Alerjide ise doz önemli değildir. Ufak bir doz bile büyük reaksiyonlara neden olabilir.

Alerjiye bağlı dermatit ise daha az görülmekle beraber diğerinden ayırmak oldukça zordur. Bunların kozmetik tetikleyicileri de aşağıdakiler olabilir:

Parfümler
Koruyucular
Güneş kremleri

Alerjiyi tetikleyen kozmetik ürünleri ilk kullanıldığında ortaya çıkmayabilir. Hatta bir kaç kullanımdan sonra ortaya çıkan alerjiler de olabilir. Belirtileri kaşıntı, kırmızılık, kabarma ve bazı durumlarda etkilenen bölgede yaraların oluşmasıdır.

Kozmetik alerjiniz olduğundan şüpheleniyorsanız derhal doktorunuza danışın. Bu arada kullanmakta olduğunuz tüm kozmetik ürünlerinin uygulanmasına ara verin. Doktorunuz tahrişi yatıştırmak için muhtemelen hafif bir vakaysa yüzeysel uygulanacak bir ilaç, daha ağır bir vakaysa oral yoldan alınan "corticosteroid" türü ilaç verecektir. Yine doktorunuzun tavsiye edeceği "antihistaminik" bir ilaç da kaşıntınızın kesilmesine yardımcı olacaktır.

Alerjinizin saptanması için "patch test" adı verilen bir yöntem uygulanır. Ancak bunun yapılabilmesi için tahrişin iyice azalması gerekir.

Patch test dermatologların cilt alerjilerinin tam olarak neye karşı oluştuğunu saptamak için yaptıkları testtir. Bu test sırasında sırta 48 saatliğine minik plasterler yapıştırılır. Doktor 72 saat ve/veya 1 hafta sonra reaksiyon olup olmadığını kontrol eder. Bu testin sonucunda size alerji yapan madde veya maddelerin tam listesi ortaya çıkar.

Özellikle hassas bir cildiniz varsa, kozmetik ürünlerini satın almadan önce deneyin. Bunu yaparken herkesin kullandığı deneme ürünlerinden kaçının; tek kullanımlık "tester" tabir edilenleri veya yolculuk tipi küçük boy ürünleri denedikten sonra satın alıp almayacağınıza karar verin.

Kozmetik ürünlerini (özellikle göz bölgesine) uygulamadan önce ellerinizi mutlaka yıkayın.

Ürünleri daima kuru, temiz aplikatörler yardımıyla kullanmaya çalışın.

Ürün kaplarının içini ve dışını temiz tutun; farklı ürünleri sakın birbirine karıştırmayın.

Gözünüzde bir enfeksiyon (iltihap) varsa kullandığınız pamuk ve benzerini derhal atın.

Gözünüze dokunduktan sonra el veya parmaklarınızı kozmetik ürünlerinize sürmeyin.

Düzenli aralıklarla kozmetik ürünü temizliği yapın: süreleri dolmuş olan ürünlerinizi hiç acımadan atın.

Rimeller: Özellikle kirpiklerin hacmini artıran rimellerden kaçının. Bunların bazılarında bulunan "thimerosal" adlı bir madde kuvvetli bir prezervatif (koruyucu) olmakla birlikte tahriş edicidir. Ayrıca rimellerin çubuklarının temiz tutulması önemlidir çünkü bakteri bulundurabilirler.

Makyaj temizleyicileri: Yağ bazlı rimeller kullanmamaya çalışın. Su bazlı olanları tercih edin. Yağ bazlı rimellerin temizlenmesi için yağı çözebilen yine yağ bazlı temizleyiciler gerekir ki bunlar daha sert oldukları için alerji veya tahriş etme olasılıkları daha yüksektir.

Saç boyaları: Kozmetik alerjilerinin en yaygın olanlarındandır. Bazı kişilerde bu alerji birkaç boyadan sonra ortaya çıkar. Genellikle en çok etkilenen bölge: yüz, kulaklar ve ensedir. Genellikle alerjiye neden olan "para-phenylenediamine" (PPD) adı verilen bir maddedir. Bu maddeye alerjisi olanların tüm sentetik boyalardan kaçınması gerekir. Bu durumda alternatifler kına veya metal pigment boyalardır.

Güneş kremleri: Cildi güneşin zararlarından korumalarının yanında cilde zarar da verebilirler. Kendi başlarına satıldıkları gibi kozmetik ürünlerinde de bulunabilirler; örneğin: güneş korumalı rujlar, fondötenler gibi. Güneş kremlerinden kaynaklanan tahriş ve alerjiler bazen uygulamanın güneşte yapılmasına bağlı olabilir. Buna foto-alerjiye bağlı dermatit adı verilir.
Göz bölgesi her tür reaksiyona açık ve çok hassas bir bölgedir. Bu nedenle kullanacağınız eyeliner veya gölgelerin hipoalerjenik olmasını tercih edin. Bu bölgenin alerji ve tahrişe çok yatkın bir bölge olması nedeniyle gözlerekalıcı makyaj da düşünülebilir. Böylece kozmetik ürünlere reaksiyon olasılığı da azalacaktır. Bu konuyu hayata geçirmeden önce doktorunuza danışmanızı öneririz.

Genel anlamda yağ, koku veya boya içermeyen hipoalerjenik ürünlerin kullanılması en güvenli yöntemdir.
Kozmetik alerjiniz varsa öncelikle doktorunuzun öneri ve yönergelerine uymanız gerekecektir. Ancak çok genel anlamda alerji riskinden kaçınmak ve alerjinin etkilerini azaltmak için, cildiniz düzelene dek, alınabilecek önlemlerin bazıları şunlardır:

Öncelikle tüm kozmetik ürünlerinin kullanımını durdurun.

Kokusuz sabun, şampuan ve saç kremleri kullanmaya çalışın. Piyasada bulunan medikal sabun ve şampuanları tercih edin.

Parfüm, kolonya veya after-shave kullanmayın.

Saç spreyi kullanmayın.

Kullanacağınız tüm ürünlerin hipoalerjenik yani anti-alerjik olmasına özen gösterin

Peeling

Meyve asitleri (AHA) bazlı bir uygulamadır. Genellikle yağlı veya canlılığını yitirmiş ciltlere uygulanır. En yüzeysel peeling şeklidir. Cilde ışıltı kazandırmak amacıyla uygulanıyorsa tek uygulama yeterlidir. Amaç çizgiler veya lekeler ise, yıl içine yayılmış 5 ila 6 uygulama gerekebilir. İçeriğindeki yaklaşık % 70 konsantrasyona sahip meyve asitleri ile üst derinin pul pul dökülerek yenilenmesini sağlar. Seans sonrasında bir kaç dakika yüzde kızarma belirir ama dikkat çekici ve rahatsız edici değildir. Uygulamayı takip eden haftalarda, uygulamanın etkisini artırmak için, % 8 ila % 15 konsantrasyona sahip meyve asitleri içeren bir krem uygulanır. Krem sürüldükten sonra hafif batmalar hissedilmesi gayet normaldir. Peelingi izleyen 2 veya 3 gün boyunca cilt kurudur ve uygun bir kremle iyice nemlendirilmesi gerekir. 3. veya 4.gün cilt yumuşak ve parlak bir görünüm alır. Bir kaç gün cildi güneşten korumak gerekir.

Hafif peelingin etkileri:
- Cilde aydınlık bir görünüm verir
- Işıltı sağlar
- Gözenekleri sıkılaştırır
- Akneyi azaltır
- İnce çizgileri siler
- Lekelerin görünümünü yumuşatır

Triklorasetik asit bazlı bir uygulamadır. Derinin alt katmanlarına doğru daha derinlemesine yapılan bir uygulamadır. Hafif uygulamaya kıyasla acılı ve sıkıntı vericidir. Uygulamayı takip eden 8 gün boyunca cilt çok kurur, kaşınır ve şiddetli yanma hissedilir. 2 ay boyunca güneşten ciddi bir şekilde korunmak gerekir; sokağa çıkarken dahi 60 Koruma Faktörlü ürün kullanılmalıdır. Uygulamanın net sonuçları ancak 3 hafta sonra alınmaya başlar.

Orta peelingin etkileri:
- Özellikle göz ve dudak etrafındaki ince çizgileri silikleştirir
- Cildi güçlendirir
- Gözenekleri sıkılaştırır
- Güneş lekelerini hafifletir
- Cildin genel görünümünü düzeltir
- Üst ve alt deriyi kalınlaştırır

Bu peeling tüm yüze veya yüzün bazı bölgelerine, dekolteye ve elin üstüne uygulanabilir.
Oldukça acılı ve sıkıntı verici olmasına rağmen, sonuç çoğunlukla göz alıcıdır. Fenol bazlıdır ve pigmantasyon riskine karşı kozmetik bir karışım içerir. Anestezi altında yapılır. Çok güçlü bir uygulamadır, üst derinin tamamını, alt derinin ise bir kısmını tamamen yok etme prensibine dayanır. Uygulama sonrası 8-10 gün ödem oluşur. Güneşten 6 ay boyunca ciddi olarak korunmak gerekir.

Derinlemesine peelingin etkileri:
- Göz altı ve dudak etrafındaki ince çizgileri yok eder
- Akne izlerini siler
- Cildin görünümünü iyileştirir ve düzeltir

Dikkat!: Uygulamadan sonra, 3 hafta içinde hiperpigmantasyon (koyu renkli lekeler) veya hipopigmantasyon (açık renkli lekeler) ortaya çıkabilir ve bunlar kalıcı olabilir.

Bakım Maskeleri

Maskeler, çabuk ve etkili sonuç için cildin imdadına yetişen kozmetik ürünleri arasında önemli bir yer tutuyor. Özel formülleri sayesinde temizleyici, nemlendirici, onarıcı, canlandırıcı gibi değişik işlevlere sahipler. Kuru, yağlı, karma, hassas... kısaca her cilt tipi için uygun olanları var. Gece veya gündüz ne zaman isterseniz uygulamanız mümkün; tek şartla: cildiniz makyajsız ve temiz olmalı. En doğru uygulama peryodu ise, haftada 1 kez.

İşte, en çok kullanılan ve el altında bulunması gereken 2 maske türü ve etkileri:

Nemlendirici maskeler: Özellikle sonbaharda her cildin derdine devadır. Yaz boyu, güneş, rüzgar, klorlu ve tuzlu su, rejim derken cilt yıpranır, nemini ve canlılığını yitirir. Nemlendirici maskeler cildi derinlemesine nemlendirip nem tutma bariyerinin onarılmasına yardım eder, nemsizlik veya kuruluktan oluşan tahrişleri giderir, hassasiyeti yatıştırır. Cilde parlaklık, canlılık ve yumuşaklık kazandırır. Eğer cildiniz fazlasıyla yıpranıp hassasiyet kazandıysa düzelene dek nemlendirici maskeyi haftada 2-3 kez uygulayabilirsiniz. Nemlendirici maskeler genellikle fazlası kağıt bir mendille alınarak yüzde bırakılır.

Temizleyici maskeler: Kent yaşamında ve kış aylarında cildi toz ve kirden hızla arındırarak cildin derinlemesine temizlenmesinde son derece etkilidirler. Cildi fazla yağ salgısından ve ölü hücrelerden de temizledikleri için cildin sağlıklı ve net bir görünüme kavuşmasını sağlarlar. Yağlı ciltler için hazırlanmış olanları cildi temizlemenin yanı sıra sebum salgısını da dengeleyerek siyah nokta ve sivilce oluşumunu da engeller.
Bu 2 tip maskenin yanı sıra, cildin ihtiyaçlarına göre, besleyici, kırışık önleyici ve azaltıcı, onarıcı, leke giderici, enerji verici gibi etkilere sahip maskeler de vardır.

Çiller

Çiller (a.k.a. ephelides), daha çok açık tenli ve kızıl saçlı, mavi, yeşil ya da ela göz renkleri olan kimselerde görülen küçük kahverengi lekelerdir.

Hayatın erken aşamalarında ortaya çıkarlar ve yazın çoğalıp kışın hafiflerler. 40-45 yaşlarından sonra genellikle kaybolurlar.

Güneşe maruz kalmış bölgelerde oluşurlar: yüz, eller, göğüs ve sırt gibi. Bu kahverengi lekeler cilt tarafından üretilen bir pigment olan melaninin birikmesinden kaynaklanır. Vücutta var olan melaninin miktarı bireylerin cilt renklerinin tonunu belirler. Güneşe maruz kalındığında cilt UV ışınlarından gelebilecek zararı azaltabilmek için, reaksiyon olarak, daha fazla melanin üretir. Bu da melanin birikimine, dolayısıyla çil oluşumuna neden olur. Cildinizde renk farklılıklarının oluşmasını istemiyorsanız alınabilecek en etkili önlem güneşten korunmaktır. Böylece vücudunuzun kendini korumak için cilde "melanin üret" komutunu vermesine gerek kalmaz.

Çiller, yaş lekeleri (lentigines) ile benzerlik gösterebilir. Ancak yaş lekeleri hayatın ileri safhalarında ortaya çıkar ve her tür ciltte oluşabilir.

Melanin cildin üst tabakalarında oluştuğundan cilt renginizi açmak için peeling yapmayı düşünebilirsiniz. Bunu yaparken kullanılabilecekfarklı ürünler bulunmaktadır:

- Hydroquinone: popüler bir tedavi olmasına rağmen cildi tahriş edebilir.

- Kojic acid: 1989 senesinde Japonya'da ortaya çıkarılan bu tedavi, mantardan elde edilen doğal bir tedavidir. Cilde zarar vermediği gibi ciltteki renk problemlerinin tedavisinde çok etkilidir. Bu tedavi üst deri tabakalarına nüfuz ederek pigment oluşumuna mani olur.

- Alpha-hydroxy asitleri: yaşlı cilt hücrelerinin daha hızlı dökülmesine yardımcı olarak homojen renklenmeye yardımcı olurlar. Genellikle daha koyu olan yaşlı cilt hücrelerinin dökülmesi çil veya yaş lekelerinin daha az görünür olmasını sağlar.

Yukarıdaki tedavilerden birinin uygulanmasına karar verildiğinde güneşten özellikle korunmak ve kaçınmak zorunludur. Gerekli durumlarda, günde bir kaç kez güneş koruma faktörlü kremler kullanmak gerekir. Cilt rengini açıcı ürünler kullanıldığında ve peeling yapıldığında cildin üst ve koyu renkli katmanı hedef alınır.Daha alttaki cilt tabakalarında daha az melanin bulunur. Cildinizikorumadığınız taktirde, cilt kendi kendini korumak için daha fazla melanin üretecektir. Bu da koyulaşarak ciltteki renk farklılığının daha belirgin duruma gelmesine neden olur ve problem artarak devam eder. Çil ve yaş lekeleri sürekli bakım ve tedavi gerektirir. Tedaviye sonverilirse lekeler veya çiller tekrar ortaya çıkar. Ancak cilt "rejimi"ni sürdürmenin kolay yolu (cildinizi hem UVB hem de UVAışınlarından koruyacak) UV koruması bulunan, renk açıcı içeren, yumuşak ama etkili bir nemlendirici kullanmaktır. Unutulmaması gereken bir nokta!:Bazı çil ve cilt lekeleri dahili düzensizliklere bağlıdır. Örneğin karaciğer bozuklukları, hormonal veya metabolizmanınçalışmasına bağlı bazı düzensizlikler, tiroid bezinin fazla çalışması gibi. Eğer bu tür bir rahatsızlıktan şüpheleniyorsanız tedaviye içten başlamanız gerekir. Her zaman olduğu gibi bu yazıdaki bilgilerinmedikal tavsiye olarak algılanmaması ve gerekli durumlarda hekime danışılması en doğrusudur.


Kullanabileceğiniz doğal yöntemlerden bazıları şöyledir:
- Cildinizi ekşi süt ile yıkayın. Laktik asit cildinizi tahriş etmeden doğal bir peeling sağlayacaktır.
- Limon suyu kanıtlanmış bir çil savaşçısıdır. Limonu cildinize doğrudan sürmeyin: limon suyunu parmak uçlarınızla cildinize yedirmeniz yeterli olacaktır.
- Sebze ve meyve maskeleri uygulayın. (kayısı, çilek, salatalık gibi)
- Taze krema maskesi uygulayın. Bu maskeyi uyguladıktan sonra tamamen temizlemeyin: ince, yumuşak bir kağıt mendil ile hafifçe sildikten sonra cildinize nemlendirici sürün.
- Maydanoz suyunu eşit miktarda limon ve portakal suyuyla karıştırarak nemlendirici kreminizden önce uygulayın. Çillerinizin kaybolmasına yardımcı olacaktır.
- C vitamini açısından zengin besinler tüketin. Böylece güneşe karşı cildinizi güçlendirmiş olursunuz.

Yaş Çizgileri

Zaman, cilt dokusu üzerinde yıpranmalara ve yapı bozukluklarına neden olur. Cildin üst katman kıvrımları gözle fark edilir şekilde derinleşir. Üst deri ile alt deri arasındaki sıkı ve bileşik yapı, alt derideki elastik liflerin azalmasıyla gevşemeye başlar. Kolajen lifleri ayrışır ve yataylaşır. Cilt, kasların çekme gücüne karşı dayanıksızlaşır ve yayılır. Mimiklerin neden olduğu kırışıklar, kas kasılmalarına göre dikey olarak derinleşir. Deri altındaki yağ dokularının dağılımı farklılaşır ve cildin yanlamasına esnekliği azalır. Güneşin etkileri bu değişimin daha da vurgulanmasına ve cilt yüzeyindeki boynuzsu katmanın kalınlaşmasına (keratoz) neden olur.

Kırışıklık önleyici bakım kremlerinin işlevsel özellikleri içerikleriyle yakından ilgilidir. Bu aktiflerden biri olan retinol, A vitamininin daha saf ve asitsiz hali; yani hafifletilmiş bir türevidir. Sivilce ve siyah noktalara karşı tedavide özellikle kullanılan bu aktif, üst deri seviyesinde hücresel bölünmeyi ve değişimi hızlandırıp, deri yüzeyinde yenilenmeyi sağlar.Bir diğer içerik, AHA yani meyve asitleridir. Bu aktif, düşük konsantrasyonlarda, ölü hücreleri yok eder, yumuşak ve taze bir cilt oluşturur. Orta ve yüksek konsantrasyonlarda ise kırışıkların azalması için elastin ve kolajen üretimini uyarır.Antioksidan özelliğe sahip askorbik asit ile C ve E vitaminleri de bu kremlerde yer alan etkin içeriklerdir. Cildin erken yaşlanmasında çok önemli rol oynayan ve hücrelere saldırarak onların yapılarını bozan serbest radikalleri yok eden bu aktifler aynı zamanda cilde direnç ve canlılık da kazandırır. Tüm bu aktifler deri üzerinde birikmedikleri sürece son derece etkili ve yararlıdır.

Yaş ilerledikçe boynuzsu katman kurur, deri incelip elastikiyetini kaybeder ve sarkar. Yüz kaslarının fazla çalıştığı bölgelerde izler derinleşir. Dudak çevresinde, göz kenarlarında, kaşların arasında ve alında mimik çizgileri ortaya çıkar. Yüzün diğer tüm bölümlerinde ise güneşe maruz kalmaktan ileri gelen daha yüzeysel çizgiler (heliodermi) görülür. Bu iki tip, farklı şekillerde tedavi edilir.Anti-rides yani kırışıklık önleyici kremlerin hedefi üst deride oluşan yüzeysel çizgilerdir. Cildin daha alt katmanları için ise doldurmadan kazımaya kadar uzanabilen bir takım saldırgan teknik ile çizgilere karşı savunma uygulanabilir. Ama bunların güvenliği henüz tam netlik kazanmamıştır

Akne

Akne, siyah veya beyaz noktalar, bir çok türden sivilceler ve bazen de kistler şeklinde kendini gösteren tıkanmış gözeneklere verilen isimdir. Yüz bölgesi, boyun ve bazı durumlarda da göğüs, sırt, omuz ve kolların üst kısımlarında oluşabilir. Gençlerde sıkça görülür. Ancak bu sorun herhangi bir yaş grubuna özel değildir: 40'lı yaşlarda olan ergin kişilerde de akne problemi yaşanabilir. Hayati bir önemi olmamasına karşın bu sorunu yaşayanlar için çok can sıkıcı ve görüntü olarak kötüdür. Yoğun akne ciddi ve kalıcı cilt izlerine neden olabilir.

Irk ve etnik kökeni ne olursa olsun, 12 ile 17 yaş arası insanların %100'üne yakını akneden hafif ya da yoğun bir şekilde etkilenir. Bunların büyük çoğunluğu reçetesiz satılan ürünler kullanarak bu sorunlarıyla baş eder. Ancak bazıları için akne daha ciddi bir sorundur. Ergenliğini yaşamakta olan gençlerin yaklaşık %40'ı doktora baş vuracak derecede sorun yaşar.

Genel olarak akne 10-13 yaşlar arasında başlar ve 5-10 yıl kadar sürer. Yirmili yaşların başında kendi kendine geçer. Genelin dışındaysa akne probleminin 30'lu hatta 40'lı yaşlarda devam ettiği, hatta o yaşlarda ortaya çıktığı da olabilir.

Genç erkekleri ve genç kadınları aynı oranda etkilese de bazı farklılıklar vardır: erkeklerin yaşadığı akne problemi daha yoğun olabilir. Buna karşın bir uzmana baş vurma yüzdesi genç kadınlarda daha fazladır. Genç kadınların yaşadığı akne problemi aybaşı dönemlerinde yaşadıkları hormonal değişikliklere bağlı da olur. Bunun dışında kadınların yaşayabileceği bir diğer akne problemi de kozmetik ürünlerinden kaynaklanandır.

Aşağıda sayılan durumlarda mutlaka dermatologla temasa geçilmelidir:

Reçetesiz satılan ürünlerle bir sonuca varamadıysanız,
Artık akne probleminiz hayattan aldığınız zevki etkiliyorsa,
Akne lezyonlarının dışında akne izleriniz de varsa,
Akne lezyonlarınız geniş ve ağrılıysa,
Akne lekelerin oluşmasına sebep oluyorsa.

Bazı cilt ve saç bakım ürünleri ciltte sivilcelenmeye neden olabilir. Akne genellikle ürünün kullanılmasından birkaç gün sonra ortaya çıkar. Büyük kozmetik firmalarının çıkardığı çoğu kozmetik ürünün üzerinde "noncomedogenic" (sivilcelenmeye neden olmayacak) ibaresi bulunmasına rağmen, akne problemi olan kişilerin bu ürünleri dikkatle kullanması gerekir:

Akne problemi olmuş veya olan kişiler ürünleri yalnızca kendileri kullanmalı, paylaşmamalıdır. Kullanılan ürün sivilcelenmeye neden olmayan ürünlerden seçilmelidir. Kozmetik ürünleri temizlenirken yumuşak temizleme ürünleri veya saf sabun ve su kullanılmalıdır. Kozmetik ürünü kullanıldıktan sonra sivilce oluştuysa ürünün kullanımına derhal son verilmelidir. Günümüzde birçok kişi "doğal", "bitkisel" veya "organik" olarak etiketlenmiş ürünlerin kullanımını tercih etmektedir. Akne problemi olan kişilerin bu ürünleri de dikkatle kullanması tavsiye edilir. Herhangi bir ürünün kullanımı sonrasında ciltte kuruluk, pullanma, kaşınma veya iltihaplanma oluşuyorsa, ürünün kullanımına son verilmelidir.

Kadınların mensturasyon (aybaşı) döngüleri ve hamilelikleri sırasında yaşadıkları hormonal değişimler akne problemlerinin yoğunluk ve görünümünü etkiler. Bu nedenle kadınlarda ve ergenliğini yaşayan genç kızlarda akne tedavisi olarak hormonların kullanılması şaşırtıcı değildir. Erkeklerdeyse "kadınlaştırıcı" etkileri nedeniyle akne tedavisi için hormon kullanılmamaktadır. Mensturasyon, hamilelik ve akne arasındaki ilişki östrojen ve projestin gibi kadın hormonlarının erkek hormonlarıyla olan dengelerinin değişmesindendir. Erkek hormonlarının yağ dokularına etkileri aknenin de nedenlerindendir. Hamilelik sırasında oluşan akne genellikle hamilelik dönemi sonunda geçer.

Akne tedavisinin amacı akne lezyonlarını yok etmek ve yenilerin oluşumunu önlemektir. Aknenin oluşumuna göre farklı tedavi yöntemleri vardır:
Sebum üretiminin azaltılması
Bir tür bakteri olan P.aknenin azaltılması
Cilt hücrelerinin dökülmesinin normale döndürülmesi

Farklı sebepleri tedavi etmek için bazen iki ya da daha çok akne ürünü kullanılabilir. Ancak bunu yaparken mutlaka dermatoloğa danışılmalıdır.

Kullanılan tedavi yöntemi ne olursa olsun dermatolog tarafından aksi söylenmedikçe uyulması gereken kurallar vardır:
Akne sıkılmamalı, kurcalanmamalıdır.
Bunun yapılması aknenin dağılmasına ve cildin diğer bölgelerine yayılmasına neden olur.
Yüzün günde en az iki defa saf sabun ve suyla hafifçe temizlenmesi ve iyice kurutulması lazımdır.
Ovuşturma cildinizi tahriş ederek aknenin daha kötü bir hal almasına neden olur.
Akneye neden olmayacak kozmetik ürünler kullanılmalıdır.
Kullanılan akne ürünlerinin cilde işlemesi için gerekli olan zaman unutulmamalıdır.
Dermatolog veya eczacıya ürünün nasıl ve ne süreyle kullanılması gerektiği mutlaka sorulmalıdır.
Bazı akne tedavi ürünleri cildin güneş ışığı ve ultra viyole ışınlarına karşı duyarlılığı artırabilir. Güneşten korunmalı ve tedavi boyunca solaryumlardan uzak durulmalıdır.

Unutmayın: bir dermatologun çözemeyeceği akne problemi hemen hemen yoktur. Probleminizden daha kısa sürede kurtulmak için mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.

Cilt Çatlakları

Çatlaklar, cildin aşırı gerilmesi sonucu derideki elastik dokunun kırılması ile oluşuyor. Başlangıçta kırmızı ile mor arası bir renkte olan büyüklü, küçüklü bu çizikler zamanla sedefli beyaz bir renge dönüşüyor.

En çok, karın, kalça, baldırlar ve göğüslerde görülen çatlakların oluşumuna önemli kilo değişimleri, hamilelik gibi durumlar neden oluyor.

Peki, neden her hamile kadında ya da her kilo alıp-vermiş kadında görülmüyor? İşte bu konuda pek eşit değiliz. Cilt yapımız oluşum olasılığında çok etkili; kimi ciltler diğerlerine göre daha dayanıksız olabiliyor. Örneğin, çok açık renkli ciltler çatlak oluşumuna daha yatkın.

Ne yazık ki, oluşan çatlakları yok edecek mucize bir reçete yok; kalıcılar. Ama, oluşumlarını ısrarlı bir bakımla engellemek mümkün.


İşte yolları:

Cildinizi her gün bir kremle nemlendirin. Kremler hem çatlamaya karşı cilde gereksinim duyduğu suyu verecek hem de cildin esneme kapasitesini artıracaktır.

Bol, bol su için.

A, E ve C vitaminleri yönünden zengin yiyeceklerle beslenin.

Spor yapın.

Kısa süreler içinde kilo alıp vermemeye çalışın.

Hamileyseniz, kilonuzu doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde tutmaya özen gösterin.

Cilt Bakımında İpuçları

Yüzünüzü temizlerken alın çizgisi ve kaşlar dahil tüm yüzünüze temizleme malzemesi sürün. Yoksa bu bölgelerde yağlanma veya kepeklenme olabilir. Temizlik sırasında sürtünme kat sayısını azaltmak için yüzünüzü bir bez veya süngerden ziyade ellerinizle yıkamaya özen gösterin. Yüzünüzü yıkadığınız suyun ılık olmasına çalışın: ılık su sabunun yağ ve kirleri daha iyi eritmesine yardımcı olur.

- Cildinizi temizledikten sonra mutlaka tonik uygulayın. Toniğinizi uygulamak için sentetik değil doğal pamuk kullanın. Doğal pamuk cildi daha homojen şekilde silerek kiri daha iyi temizler.

- Sıcak banyo yaparken yüzünüzün aldığı buhar cildiniz için bir derinlemesine temizlik şölenidir. Buhar sayesinde gözenekleriniz açılır ve yüzünüz maske yapmanız için en elverişli duruma gelir.

- Yüzünüzü ölü hücrelerden temizlerken sert hareketlerden ve zorlamalardan kaçının. Ölü hücreler cilt yüzeyindedir ve hafif bir sürtme hareketiyle kolayca dökülür. Aksi taktirde henüz dökülmeye hazır olmayan hücreleri de zorlamanıza ve netice olarak kılcal damarların yüzeye çıkmasına, koruyucu yağların yok edilmesine ve cildinizin tahriş olmasına sebep olabilirsiniz.

- Tüm sabunlar alkali içerir ve alkali cildin üst tabakasına zarar verir. Normal cilt bu zararı yenileyerek bertaraf eder ancak fazla sabun kullanımı bu zararın oranını artırabilir. Bu da cildin kuruyup pul pul dökülmesine neden olabilir. O halde hangi sabunu kullanmalı? En güvenli sabun en basit olandır. Parfümsüz, katkısız ve basit sabunlar seçin ve durulama konusuna önem verin.


Yüzünüzde oluşan ince çizgilerle başa çıkmak için bir kaba salatalık suyu sıkarak bunu ince bir bez yardımıyla yüzünüze uygulayın. Salatalık doğal bir sıkılaştırıcı olmanın yanı sıra, yüzünüz için bir tonik görevi de görecektir.

- Cildi susuz bırakmak kırışıklıklara davetiye çıkarmaktır. Nemlendirici kremlerin yanı sıra bol bol su içmelisiniz. Özellikle geceleri yatmadan önce bir bardak su içmeyi alışkanlık haline getirin.

- Cildinizin esnekliği için sabit bir kiloda kalmaya özen gösterin. Büyük kilo farklılıkları cildin esnekliğini kaybetmesine neden olur.

- Gülümsemekten hiç vazgeçmeyin: Hem kendinizi iyi hissedersiniz, hem de ağzınızın etrafındaki bağlayıcı dokuların sıkılaşarak yüz şeklinizin korunmasına yardımcı olursunuz.

- Göz çevresine krem kullanırken hafif bir batma hissederseniz normaldir. Bu bölge çok hassastır. Püf noktası kremi göz çevresinden içe doğru yedirerek kullanmak, böylece kremin bu bölgeye daha iyi nüfuz etmesini sağlamaktır.

- Gece kullanılan göz çevresi kremlerinde nemlendirici aktiflerin olması önemlidir. Ayrıca, sabah şişliklerini önlemek için kreminizin uygun olduğunu kontrol edin. Kremin uygulanırken göze temas etmemesine özen gösterin.

- Gözleriniz yorgunsa, soğuk salatalık dilimlerini 3 dakika göz kapaklarınızın üzerinde tuttuktan sonra soğuk suyla gözlerinizi yıkayın.

- Göz altı halkaları için bir bitkisel çözüm: gözünüze 15 dakika boyunca papatya poşet çay veya salatalık dilimleri uygulayın, sonra soğuk suyla iyice durulayın.

- Gözleriniz şişse, bunun nedeni o bölgede toksin ve sıvıların birikmesidir. Şişlikten kurtulmak için göz kapağının çevresine hafif bası uygulayabilir veya soğuk süte batırılmış pamukla 10 dakika kompres yapabilirsiniz.

- Nemlendirici uygularken boyun kısmını sakın unutmayın. Bu bölgede mani olabileceğiniz her kırışık genç görünmeniz için bir artı olacaktır.

- Güneş cildinizin nem dengesini bozar. Bu durumda haftada 1 veya 2 kez nemlendirici bir maske uygulayın. Maske cildinizin kana kana su içmesini sağlayacak, doğal rezervlerinin yenilenmesine yardımcı olacaktır.

- Sabahları gündüz kreminizi sürdükten sonra 15 dakika bekleyip makyajınızı öyle yapın. Böylece hem kreminiz cildinize daha iyi nüfuz edecek, hem de makyajınız daha sabit olacaktır.

- Biten kremlerinizi son damlasına kadar kullanma çabaları sırasındaki sıkıntılarınızı hatırlayın. Bir küçük ipucuyla bu sıkıntıları unutabileceksiniz: tüplerin ağzı kapalı durumdayken 3-5 saniye kadar akan sıcak suyun altında tutun. Son damlaların rahatça aktığını göreceksiniz.

- Güzellik salonuna gitmeye vakit yok mu? Haftada bir kez, 1 kaşık süt tozu, ½ kaşık süt, 1 damla balı macun haline gelinceye kadar karıştırın. Bu macunu yüzünüze ve boynunuza uygulayın. 10 dakika kadar kurumasını bekleyin. Soğuk suyla durulayın. Sonuç: yumuşacık, pürüzsüz ve canlı bir cilt.

Yüz Temizliği

Neden?
Günlük makyaj temizliği cildinizin ışıltısı ve tazeliği için vazgeçilmez bir etaptır. Kolayca ve kısa sürede yapılan bu işlem cilde sağlık, canlılık verdiği gibi, dış etkenlere karşı kendini korumasına da yardımcı olur. Sabah ve akşam temizlenmeyen bir cilt donuklaşacak, hassaslaşacak ve dıştan gelen etkilere karşı dayanıksız olacaktır. Günlük cilt temizliği cildin fizyolojik dengesini koruması açısından son derece önemlidir.

Ne zaman?
Günde iki kez: sabah ve akşam. -Sabah: gece boyunca biriken sebum ve atıklardan cildi temizlemek için. -Akşam: makyaj artıklarından ve gün boyu cilt üzerinde birikmiş olan kir ve tozlardan cildi temizlemek için.

Nasıl?
İhtiyaç ve eğilimlerinize uygun yapıda ve ambalajda pek çok temizleyici ürün çeşidi vardır: süt ve losyonlar, jeller, yağlar, makyaj temizleyici mendiller gibi. Bu temizleyicilerin büyük çoğunluğu içeriklerinde bulunan pek çok aktif madde sayesinde cilt bakımı yapma, tahrişi, kızarıklıkları, kırışıklıkları engelleyip, cildi yatıştırma özelliklerine de sahiptir.


günlük temizleyiciler

Su
Suyla temastan hoşlanıyorsanız, su ile durulanabilen bir jel veya köpüklü krem kullanın. Musluk suyu, çok temiz de olsa, tek başına kir ve makyaj artıklarını çıkarmaya yeterli değildir. Yüzünüzü durularken ılık su kullanın; ılık su cilt ısınıza daha yakın olduğu için temizleyicilerin yağ ve kirleri daha iyi eritmesine yardımcı olur. Yüzünüzü ılık su ile iyice duruladıktan sonra soğuk su uygulayın, böylece gözenekleriniz sıkılaşacak ve cildinize canlılık gelecektir. Cildinizi temizledikten hemen sonra kurulayın. Su buharlaşmaya başlayınca cildinizi nemsiz bırakabilir.

Sabun
Klasik sabunlar cildi kuruttukları için genellikle önerilmez. Kurumuş bir cilt dayanıksızlaşır, tahriş ve çizgi oluşumuna meyilli bir hale gelir. Bu nedenle sabunsuz temizleyicileri tercih edin.

Jel
Hafif yapıda oldukları için, özellikle karma ve yağlı ciltler için uygundur. Cildi yıpratmadan ve kurutmadan derinlemesine temizlerler. Bazılarında yatıştırıcı ve anti-bakteriyel aktifler de bulunur. İdeal uygulama yöntemi, küçük ve yuvarlak formda bir yüz fırçası ile uygulamaktır: fırçayı ıslatın, fazla suyunu silkeleyerek atın, fındık büyüklüğünde bir parça jeli fırçanın üzerine koyun ve tüm yüzünüze küçük ve dairesel hareketlerle uygulayın. Dikkat: Yüzünüzde sivilceler varsa fırça yerine parmaklarınızı kullanın. Fırça sivilcelerinizin dağılmasına neden olabilir. Yüz fırçanız yoksa eşinizin veya babanızın kullanmadığı bir tıraş fırçasını temizleyip hijyenik hale getirdikten sonra yüz fırçası olarak kullanabilirsiniz.

Krem
Hassas ve kuru ciltlere daha uygundur. Besleyici ve yumuşatıcı aktifler içerdikleri için kıvamları koyudur. Aynı zamanda yatıştırıcı ve kızarıklık önleyici aktifler de içeren temizleyici kremler, kuru ciltlere konfor ve rahatlık sağlar.

Makyaj çıkarıcı su
Hiç makyaj yapmayanlar veya çok hafif yapanlar için idealdir. Alkolsüz ve renksizdirler; yapıları çok hafiftir, her cilt tipine ve cildin pH oranına uygundur. Durulama gerektirmeden bir pamuk ile yüze ve boyuna uygulamak yeterlidir. Temizleyici ve yatıştırıcı bitkisel özlerle zenginleştirildikleri için cilde sıkılık, güç ve ışıltı verirler.

Makyaj çıkarıcı süt
Yoğun makyajları cildi yıpratmadan çıkarmakta çok etkilidir. Cilt tiplerine uygun değişik içeriklerde olanları vardır. Akıcı yapısı sayesinde yumuşak bir temizlik sağlar. Yüz ve boynunuza bir pamukla veya parmak uçlarınızla uygulayabilirsiniz. Sonrasında süt artıklarını temizlemek için tonik uygulayın.

Makyaj çıkarıcı yağ
Yoğun ve suya dayanıklı makyaj yapanlar için uygundur. Dayanıklılığı yüksek ve yağlı rujları, suya dayanıklı rimelleri tam anlamıyla çıkaran yegane temizleyicilerdir. Adları "yağ" olsa da yağsız ve her cilt tipine uygundurlar. Nemsizliği önlerler. Genellikle öz yağlarla, anti-age aktiflerle ve yatıştırıcı ajanlarla zenginleştirilmişlerdir. Cilde satenimsi bir görünüm ve yumuşak bir dokunuş kazandırırlar.

Makyaj çıkarıcı mendiller
Hafif makyaj yapanlar ve zamanı az olanlar için idealdir. Temizleyici ajanlarla nemlendirilmiş ve alkolsüz olan bu mendiller göz dahil, yüz ve boyundaki makyajı hızla ve yumuşaklıkla çıkarır. Özellikle yolculuklarda son derece pratiktir. Pek çok çeşidi vardır: kuru ciltler için kremli olanlar, hassas ciltler için yatıştırıcı olanlar, nemlendiricililer vb. Dikkat: Kullandıktan sonra kurumamaları için kutuyu veya paketi sıkıca geri kapatın.


küçük ipuçları

Göz makyajını temizlemek
1- Pamuğunuzu göz makyajı temizleyiciniz ile ıslatın. Gözlerinizi kapatın. Yavaş ve hafifçe kirpik köklerinizden uçlara doğru rimelinizi çıkarın. Kirpiklerinizin rimelden tamamen arındığından emin olduktan sonra, üst göz kapağınızı içten dışa doğru temizleyin. Makyajınızı süt veya yağ ile çıkardıysanız suyla durulayın.
2– Göz makyajınızı temizlerken sert ve yıpratıcı hareketlerden kaçının. Göz çevresindeki deri çok ince ve hassastır; kolaylıkla tahriş olur ve kırışabilir.
3– Göz makyajınızı tamamen temizleyip duruladıktan sonra bir kağıt mendil veya yumuşak bir havluyla iyice kurulayın. Islak kalmış bir cilt nemsizliğe neden olur.

Tonik
Bazı temizleyicilerden sonra cilde tonik uygulamak gerekir. Tonikler cilt tiplerine göre farklı hazırlanmıştır. Temizleyici artıklarını alır, gözenekleri sıkılaştırır.

Şampuan
Duş veya banyo sırasında yüzünüzü şampuan ile yıkamayın. Şampuanlar yüz derisi için yıpratıcı olabilecek temizleyici ajanlar içerir.

Cildinizi Tanıyın

Sağlıklı ve güzel görünümlü bir cilde sahip olmak istiyorsanız, cildinizin gereksinimlerine tam olarak cevap vermeli ve doğru bakım ürünleri kullanmalısınız. Bunun için, öncelikle cilt tipinizi bilmelisiniz. Öğrenmek oldukça basit: cildinize dokunun, görünümünü inceleyin ve şikayetlerinizi hatırlayın.

Önce parmağınızı cildinizde gezdirin. Cildinizin yağlı bir tabakayla kaplı olduğunu fark edeceksiniz. Bu tabaka, sebum ve sudan oluşan cildin koruyucu tabakasıdır. İşte bu koruyucu tabakanın içerisindeki sebum yani yağ oranı cilt tipinizi belirler.

Eğer sebum oranı az ise cildiniz kuru; fazla ise yağlı; normal ve dengeli ise normal ve karma cilttir.

Kuru cilt oldukça incedir ve gözenekleri çok küçüktür. Görünümü mat ve serttir. Dokununca kuru ve pürtüklüdür. Cilt kendini koruma özelliğini tam olarak yerine getiremediği için iç ve dış faktörlerden kolayca etkilenip tahriş olur. Sık sık gerilir, kaşınır, karıncalanır, çatlar ve soyulur. Banyodan sonra kızarıklıklar oluşur, sabun ve kireçli su rahatsızlık verir. Fazlasıyla nemsizdir, günlük bakım kremi kullanılmasına rağmen hala kuruluk ve gerginlik hissedilir.

Yağlı cilt kalındır ve gözenekleri çıplak gözle rahatlıkla görülecek kadar genişlemiştir. Rengi donuk, görünümü yağlı ve parlaktır. Dokununca kaygandır. Sık sık sivilce ve siyah nokta oluşur. Makyaj çok çabuk bozulur hatta akar. Oldukça dayanıklıdır, en geç kırışan cilt türüdür.

Karma cilt yağlı ile kuru arasındaki cilttir; ne yağlı, ne kurudur. Alın, burun ve çene ( T bölgesi ) yağlı; yanaklar normal veya kurudur. Yanak bölgesindeki cildin tipi dış etkenlere bağlı olarak değişebilir.

Normal cildin gözenekleri optimal açıklıktadır. Rengi pembedir. Görünümü taze ve sağlıklıdır. Dokununca yumuşak ve pürüzsüzdür.

Bir önemli not, cildiniz hangi tipte olursa olsun, fazla güneşlenme, mevsim değişimleri ve hormonal etkenler nedeniyle nemsizlik, hassasiyet veya kuruluk gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu durumda yapmanız gereken, özel bakım programları uygulamaktır.